Ekonomi dinamik bir bilimdir...

Sesli Dinle
A -
A +
Geçen yüzyılın sonundan itibaren ülkelerin bütçe açıkları ve borçlanması günlük rutin hâline gelince, bazı parametreler yardımıyla analiz yapmak elzem oldu. Örneğin “faiz dışı denge” bir ülkenin borçlanması için en önemli parametrelerden biri hâline geldi. Bu durumu iktisattaki pratiklerden yola çıkarak şöyle açıklayabiliriz:
 
Faiz dışı denge, bir ülkenin faiz ödemeleri hariç kamu gelir-gider dengesini göstermekte. İngilizcesi "primary balance" olan faiz dışı denge aslında borçlanma ihtiyacı içinde olan ülkelerin kamu harcamalarında disiplinli olduğu sürece kaynak bulabileceğini gösteren bir parametredir. Eğer bir ülke faiz ödemeleri hariç kamu gelir gider dengesinde açık veriyorsa, bir süre sonra borçlarını ödeyemez hâle gelebilir ya da ödeyemeyeceği bir borç sarmalı içinde kendini bulabilir. 
Ekonomideki her parametrede olduğu gibi "faiz dışı denge"nin de bir formülü vardır. Bir başka deyişle faiz dışı dengeyi aşağıdaki gibi formüle edebiliriz:
 
Reel Faiz=Büyüme Hızı+Faiz Dışı Fazla/Millî Gelir...
 
Yani bir ülkenin teklif ettiği reel faiz, büyüme hızı ve faiz dışı/millî gelir toplamının üzerinde kalırsa borcunu ödeyemez hâle gelebilir. Diğer taraftan da bakabiliriz, büyüme hızını veri olarak kabul edersek teklif edilen reel faizi karşılayacak kadar bir FDF/Millî Gelir oranını yakalamak gerekir. Özetle, reel faiz yükseldikçe hükûmetlerin bütçe disiplinini artırması en rasyonel davranış olacaktır. Ancak birçok ülkede işler böyle gitmiyor. 

Sadece matematik işleri çözmez!

Öncelikle formüldeki parametrelerin mutlak rakam olduğunu kabul etmeden, "nasıl olsa reel faiz negatif, büyüme de var, o zaman faiz dışı açık versek de olur" diyebilenler çıkıyor.
 
Hâlbuki durum böyle değil, gelişen ülkelerin faiz ödemeleri hariç kamu gelir gider dengesinde millî gelirin %3'ü kadar fazla vermesi sağlıklı bir durum olarak nitelendirilir. Reel faizler negatif oldu diye faiz dışı açığı büyütmeye devam ettiğimizde önünde sonunda ciddi sorunlarla karşı karşıya kalmak kaçınılmaz olur. Ülke "default" riskine girer. 
 
Peki reel faizi belirleyen unsurlar nelerdir? Bunu anlamak için de şu basit formülasyonu akılda tutmak gerekir:
T zamanındaki nominal faiz-T zamanındaki enflasyon=Reel
Faiz...
 
Burada "T zamanı" dediğimiz aynı döneme ait nominal faiz ve
enflasyon anlamına geliyor. Bazen meslektaşlarımız piyasa faizinden mevcut enflasyonu çıkararak reel faiz hesabı yapıyorlar ki, baştan aşağıya yanlış bir hesaplamadır. Çünkü mevcut enflasyon son bir yılın enflasyonu, piyasa faizi ise gelecek yılın kazancını gösterir. Dolayısıyla bu hesaplamaları yaparken dikkatli olmak gerekir. Peki faizin formülü nedir?:
 
Faiz=Riskler+Enflasyon... 
 
En basit şekilde böyle tarif edeceğimiz formül şunu
göstermektedir: Riskler ve enflasyon düştükçe faiz düşer. Ancak faiz sonuçtur ve bağımlı değişkendir. Bu sebeple yukarıdaki denklemi doğru okumak gerekir. Mühendislikte olduğunu gibi iktisattaki denklemler mükemmel simetri içermez. Yani enflasyon ve riskleri azaltarak faizleri düşürmek mümkündür ama faizleri düşürerek bunu başarmak mümkün değildir. Zorla yapmaya kalkarsak bugün yaşadığımız komplikasyonlar çıkar...
 
Sonuç olarak Faiz Dışı Denge formülünü, reel faizin ne olduğunu ve faizin formülünü tam olarak kavramadan, aralarındaki dinamik ilişkiyi kabul etmeden ve en önemlisi ekonominin şu özelliğini bilmeden adım atmanın faturası büyük oluyor:
 
Ekonomi tek denklemli anlık bir model ile değil, çok denklemli dinamik bir model ile anlaşılır. Ekonomik parametrelerin kendi içlerindeki ve birbirleriyle ilişkilerini doğru okumak ve ona göre uygulamalar yapmak hem vatandaşların hem de siyasetin faydasına olacaktır. 
 
Bu makaleyi okuyanlara da bir ülkeye yatırım yapmadan dikkat etmeleri gereken parametreyi bu şekilde anlatmış oldum.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.