Ekonomiyi çözme reçetesi...

Sesli Dinle
A -
A +
Bana sürekli olarak "ekonomiyi nasıl çözeceğiz" şeklinde sorular soruluyor. Açıkçası bunun tek başına bir reçetesi olduğunu düşünmüyorum. Genellikle halk arasında ekonominin iyiye gittiğini gösteren sinyal Dolar/TL'deki gelişmelerdir. Orada uzun süredir bir gelişme olmadığı için ekonominin kötü gittiğine dair ilk gösterge enflasyon olarak düşünülebilir.
 
Gerçekten de Arjantin birinciliği geçen ay alana kadar modern dünyanın en yüksek enflasyonu Türkiye'deydi. Ancak hayat pahalılığı açısından bakıldığında oldukça yıpratıcı bir süreç içinden geçtiğimiz rahatlıkla söylenebilir. Şöyle ki, yükselen enflasyon-ücret zamları-daha da yükselen enflasyon girdabı içinde normal zamanda yapılan tüketim harcamalarının birçoğu "lüks" kapsamına girdi. Enflasyonu düşürmek yerine gelirleri yükseltme yoluna gidildiğinde enflasyon belki baz etkisiyle düşer ama hayat pahalılığı kalıcı hâle gelir. Diğer taraftan, idarenin normal zamanlarda yapması gerekenleri zor zamanlarda denediğini de görüyoruz. DTH oranını azaltmak ya da tamamen bitirmek ekonominin güzel zamanlarında güven unsuru ortadayken yapılması gerekirken, bir yılda %100 yükselmiş döviz gerçeğinde deneniyor. Ülkenin her tarafında dövize endeksli bir yaşam sürüyor iken, ithalatın %90'ı zorunlu mal iken, okul ücretlerinden elektroniğe kadar her şey döviz üzerinden belirlenirken, vatandaşa tasarruflarını koruması için altın ve borsadan başka alternatif sunmayan bir model ile işimiz zor. Vatandaş için "iyi gitmeyen" bir unsur da bu. Bu arada borsanın son zamanlarda oldukça kötü performans göstermesi de yeni gelen yatırımcıları üzmüş gözüküyor. Tüm bunlar siyaset açısından riskli gelişmeler. 

 

Vatandaş kendini nasıl koruyacak?..

"Bir hak alınmışsa bir başka hak verilmeli" diyor Eflatun. Dolayısıyla döviz tutma hakkı alınmışsa, bunun alternatifi borsa ya da altın olamaz. Faiz enstrümanının tasarruflarını gönül rahatlığıyla bankaya yatırmak isteyenlere alternatif olarak sunulması gerekir ki, krediler için kaynak bollaşsın. Devlet tahvilinin faizi ile enflasyonun arasında ciddi bir uçurum var, ancak düzenleyici otoriteler bankalara zorla aldırıyor bu kâğıtları. Bankadaki para da vatandaşın parası aslında. Özetle tasarruf artışıyla değil borçlanma yoluyla tüketim ve yatırımlar finanse edilir iken, uzak geleceğe değil yakın geleceğe sorun ihraç ediyoruz desem yanlış olmaz. Sıfır gayrimenkullere doğru yepyeni bir kredi paketi yola çıkmış durumda. Ancak detayları hâlâ tam olarak belli değil. Şubelerin bilgisi yok. Diğer taraftan KGF konusunda açıklamalar var ama detayları net değil. Sanıyorum "geliyor, geldi, gelecek" şeklinde bir propaganda faaliyeti kamu bankalarına sermaye enjekte edilene kadar devam edecek. Start verildiği gün ise sanıyorum ciddi bir izdiham olacak. Önerilen modelin henüz başarılı bir çıktısına rastlamadığımız için derin bir analizden imtina ediyorum. Ancak yatırım-tasarruf eşitliği, kamu borcu ve kamu açıkları, dış ticaret dengesi ve hayat pahalılığı açısından parlak sonuçlar vermedi desem yanlış olmaz. Kestirmecilik olmasın diye şimdilik "izlemeye devam ediyoruz" demekte fayda var.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.