Faiz mecburen sabit kaldı, bir sonrakine ise bakacağız...

Sesli Dinle
A -
A +
Merkez Bankasının dün açıkladığı faiz kararından önce indirim ihtimali bile konuşuluyordu ancak, ne kadar baskı altında olursa olsun döviz kurları biraz hızlansa, bunun siyasi bir bedeli olacaktı elbette. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın geçen hafta sonu "faizler daha da düşecek" anlamına gelen bir cümle sarf etmesi üzerine haftaya piyasalar dün hareketli başlamıştı. Ancak ben bu cümlenin "seçimlerden sonra" şeklinde kullanıldığını düşünüyordum. Nitekim faiz kararı düşüncemi doğruladı. 
 
Diğer taraftan bazı uzmanlar "Merkez Bankası herkesin beklentisinin tersine hareket edecek ve faizleri yükseltecek" diyordu. Açıkçası ben buna pek ihtimal vermiyordum. Çünkü Külliye'nin uzun bir zamandır Merkez Bankası Başkanı Kavcıoğlu'nun uyguladığı politikaları beğendiği biliniyor. Seçim arifesinde göz göre göre bir faiz artışı yapılması Cumhur İttifakı'nın iradesini çiğnemek anlamına gelecekti. 
 
Karardan faizlerin sabit kalması ile faizlerin düşürülmesine eşit şans veriyordum. Ancak yılbaşındaki yazılarda belirttiğim "2013 yılındaki tüm zamanların en düşük politika faizi olan %6,5 seviyesinin test edileceği" iddiası gerçekleşmeyecek diyebilirim. En azından böyle bir deneme yapılacaksa seçimden sonraya bırakılacağını düşünüyorum. Seçimler bitene kadar döviz kuru ve piyasa faizlerini kontrolde tutmak için maksimum 50 baz puanlık indirim ile olduğu gibi bırakmak arasında fazla bir seçeneği yoktu Kavcıoğlu ve ekibinin. En az riskli olanı tercih ettiler.
 
Dünkü faiz kararı beklentiler doğrultusunda açıklansa da, piyasalar pek rahatladı diyemem. Ne bankalar ne de banka harici finans kurumları kredi vermek için pek istekli değiller. Ticaret tarafı ise hem satılan malın yeniden tedariki hem de tedarik esnasında maruz kalınacak fiyat ile ilgili endişeli. Bankacılar seçimlerden hemen sonra piyasada faizlerin enflasyon seviyesine gelmesi ihtimali varken, şimdiki faizden kendilerini bağlamak istemiyorlar. İş İnsanları da daha pahalı hâle gelecek ürünleri şimdiden satmak istemiyorlar. Tüm bunlar ticareti kilitliyor desem yanlış olmaz. 
 
Şu an yaşanan gerçeği bir kez daha hatırlayalım: Bir yandan maliyetler yükselirken diğer taraftan fiyatlar artıyor ancak döviz cinsinden girdi kullananlar için son derece zor şartlar yaşanıyor desem yanlış olmaz. Bu arada faizler maliyetlere göre çok düşük kaldığı için, kaynaklarını dövizde değerlendirmek isteyenler için seçenekleri giderek kısıtlı hâle geliyor. Çok geçmeden firmaların büyük bir çoğunluğu farkına varmadan teknik iflas bölgesine girecekler. Bu durum gıda maddelerini tüketiciye ulaştıran satış noktalarında akut hâle gelebilir. Sektörden gelen haberler bu durumun et ve süt ürünlerinde baş gösterebileceğini söylüyorlar. Yani "ucuz ama bulunamayan" üründen "pahalı ama bulunan" ürüne rıza göstermişken, tekrar devlet tarafından "fiyat tavanları konulan ama bulunamayan" ürün sürecine geri dönebiliriz. Dağıtım kanallarında sıkıntı olan her sektör için bu durum geçerli olabilir. 
 
Tüm bu risklerden dolayı, ticaret-finans-tahsilat-ödeme sistemleri-mezat piyasaları arasında akışkanlığın sağlanması için tarafların bir araya gelmesi, istismarların önlenmesi için mal ya da hizmetin ömrü ile finansmanı arasındaki vadeyi düzenleyen adımların atılması, tekel ve tekel benzeri gruplaşmaların önlenmesi gerekiyor. Bunların hepsi bir faiz kararından çok daha önemli bana göre. 
 
Seçimlerden önceki son faiz kararı toplantısı olduğu için herkes heyecanlıydı, ancak Cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci tura kalırsa 25 Mayıs'ta bir toplantı daha olacağını hatırlamak gerekiyor.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.