Sıcak çatışma riskine bankacılık riskleri eklendi...

Sesli Dinle
A -
A +
İnanılmaz gergin geçen haftanın son işlem günündeyiz. Kendi derdimizin yükü yetmiyormuş gibi, dünyanın yükünü de sırtlamaya başladık diyebilirim. Hafta başından beri olan bitenleri bir hatırlayalım: 
 
> ABD'de bazı bölgesel bankalar ile ciddi büyüklüğe sahip SVB'nin batışı üzerine Başkan Biden bir dizi toplantı yaptı ve nihayetinde bir konuşmayla durumu kontrol altına almaya çalıştı.
 
> Avrupa'da Credit Suisse gibi kırılgan zemin üzerinde yürüyen bankaların batış ihtimali üzerine yorumlar zirve yapmaya başladı.
 
> Çin ve Rusya'nın aşırı yakınlaşması üzerine ABD Yönetimi bazı adımlar atmaya başladı.
 
> Rus uçaklarının Karadeniz Hava Sahasında bir ABD İnsansız Hava Aracını düşürmeleri üzerine diplomatik kriz çıktı.
 
> ABD Başkanı Biden'ın Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile önümüzdeki günlerde bir görüşme yapacağı açıklandı.
 
> Rusların bahardan yaza geçerken Ukrayna'nın tamamını işgal etmek üzere bir harekât başlatacaklarına dair söylentiler artmaya başladı...
 
Tüm bu gelişmeleri üst üste koyduğumuzda bir değil birkaç tane risk ile karşı karşıya kaldığımız gözüküyor. Bunlardan ilki şu: Rusya'nın Ukrayna'ya şiddetli taarruz başlatmasıyla beraber Karadeniz'de bulunan NATO güçlerinin müdahalesiyle bölge ateş topuna dönebilir. Açıkçası bu durumda İran ve Çin'in nasıl bir tavır alacağını merak ediyoruz. Dünya tarihinde genellikle saldırgan tarafın "nasıl olsa kimse müdahale etmeye cesaret edemez" dediği böyle çok vaka var. Sonu hiç iyi bitmedi.
 
ABD Ulusal Güvenlik Belgesinde Çin'in "açık düşman" ilan edilmesine rağmen, Rusya'dan daha medeni muamele göreceği yaklaşımı hâkim olduğu için, Biden'ın Şi Cinping'e yaklaşmasını tuhaf bulmuyorum. Ancak son zamanlarda Rus-Çin yakınlaşması Batı'nın tolerans seviyesini aştığı için Biden'ın nasıl bir ses tonu kullanacağı da merak konusu diyebilirim. 
 

Herkes tetikte olsun...

Şimdi Bankacılık Krizine geri dönelim. Geçenlerde bir YouTube paylaşımında şunları söyledim: 
 
"...Her ne kadar Biden Amerikan Vatandaşlarını yatıştırmak için uğraş verdiyse de, ben size bazı gerçekleri sunayım. AB'de kurumların fonlanması %80 bankalardan sağlanıyor ama ABD'de bu oran sadece %18 seviyesinde. Amerikan şirketlerinin neredeyse tamamı özel sektör borçlanma piyasasına bono ya da tahvil ihraç ediyor. Elbette kredi dereceleri yüksek firmalar 1 yıldan çok daha uzun vade borçlanabiliyor ama BBB- derecelendirmeden daha düşük seviyedeki şirketler için 1 yıldan kısa ya da biraz uzun vadede işleyen, neredeyse Amerikan Ekonomisinden daha büyük bir "riskli" borçlanma piyasası var. Son baktığımda 22-23 trilyon dolar hacminde idi.
 
Birçok sözüne güvenilir Fon Yöneticisi bu piyasada meydana gelebilecek bir sıkıntının domino etkisinin 2008 krizinden daha beter bir sonuç oluşturabileceğine inanıyor. Fed'in güçlü firmaların borçlanma kâğıtlarına destek verdiği biliniyor ama bu derece hacimli bir "junk" piyasaya müdahale gücü sınırlı diyebilirim. Bugünkü borç büyüklüğü; startuplar ile kripto değerlerin fonlanması da eklenince, 2008'e kıyasla devasa boyutlara geldi ve hiçbir Merkez Bankası'nın ya da Sigorta Fonunun böyle bir enkazı kaldıracak gücü yok. Eğer bir sıkıntı olursa vatandaş kendi yatırım tercihlerinin sonuçları ile baş başa bırakılacak diyebilirim..."
 
Tüm bunlar olup biterken, ABD'deki bankalarda başlayan rahatsızlıkların Avrupa'da benzerlerinin görülmesi, hatta daha cüsseli bankalarda yaşanması bizlere zor anlar yaşatabilir. Özellikle 2008 krizinin olumsuzluklarını hâlâ üzerinden atamamış büyük ölçekli yapıların âdeta yeni bir depremle yıkılması kaçınılmaz olur, Fed'den çok ECB ve IMF'nin müdahale etmesi gereken anlar yaşanır. 
 
"Bize bir şey olmaz" diyerek tedbiri elden bırakmak büyük bir hata olabilir. Herkesin tetikte olmasında fayda var.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.