Eti de senin değil kemiği de

A -
A +

Bir özel okul sahibi anlatmıştı. Geçen yaz Antalya'da iken bindikleri sandalın sahibi dikkatlerini çekmiş. Kürekteki adam, bir kayıkçı esnafından çok -anlatanın ifadesiyle- "tipik bir öğretmen"miş. Biraz açıldıktan sonra sormuşlar; sandalcı, önce anlatmak istememişse de tekrarlanan soruya cevap vermek zorunda kalmış. "Evet, demiş, öğretmenim". Neden öğretmenken sandalcılık yapıyormuş diye soracak biri çıkmaz herhalde? Zevkinden veya denize âşkından değil zahir. Biraz sohbet koyulaşınca sandalcı öğretmen, meslektaşı ve ağabeyi yerindeki diğer öğretmene dert yanarak. "En çok da talebelerimin gelip 'hocam şöyle biraz açılalım' diyerek sandala bindikten sonra dönüşte onlardan para almak zoruma gidiyor" demiş. Kolay değil. Öğrencisini denizde ücretle gezdirmek. Bunu yapan veya yapmak zorunda kalan bir öğretmen sınıfta çocuklara ne anlatabilir yahut hangi manevi güçle onların karşısında öğretmene yaraşır örnek halle ayakta kalır? Naklettiğimiz malumatı dünkü bir haber üzerine hatırladık. İzmir'de bir geç kalma hadisesinden dolayı bir öğretmen öğrencisine tekmeyele vurup dalağını patlatmış. İddia böyle. Ve tabii bu zan altındaki insan bir öğretmen de olsa tutuklanmış. Bu adli vak'ayla yukarıdaki hatıranın ne alakası var? Çok alakası var. Bire bir de çakışıyor. Evladı hükmündeki çocuğu tekme-tokat dövüp dalağını patlatıp hastanelik eden öğretmen mazur mu? Hayır.. Adam dövmek kötü. Onda hayati tehlikeye sebebiyet verecek darp ve yaralama daha kötü. Bu bir çocuk olursa ondan da kötü. Öğretmen tarafından işlenirse en kötü. Bahsi geçen eğitimci işte bu kötülükleri işlemiştir. Doğru ama olayların bir de sebebi var. Hangi birini sayalım? Sınıfların ürküten kalabalağı. Birçok öğrencide artık lütfen görülen hürmet duygusu. Ve en vahimi öğretmenin sandalcılık yapmak zorunda kalması. Büyük ihtimalle meslekten de atılacak bu öğretmen geçinebilmek için ikinci bir iş yapıyordu. Mesela gece çalışıyordu. Hatta belki garsondu. Evine geç gelmiş, uykusuz kalmıştı. Veya gelen insafsız faturalardan birini ödeyemediği için telefonu yahut tabii gaz kesilmişti... Bunlar veya başkası ne fark eder? Vakıa şu. Öğretmen bin türlü dertle boğuşuyor. Eğitim Bakanlığıysa ideolojik dayatmayla meşgul.. Hâlâ kaymakamların kafasına fötr şapka takması, kadınların da başlarını açmasını kendine vizyon olarak seçen gülünç zihniyettten hangi derde derman beklenebilir? Nihayet öğretmen de insan. Gerilip gerilip işte bir gün en berbat şekilde patlıyor. Buradan hasta çocuğun ebeveynine sesleniyoruz. Öğretmenden davacı olmamalılar. Acıları büyük; yakışanıysa bu. Öğrenci, davacı olmak gibi bir şeyi hiç düşünmesin.. Polis ve adliye de dengeyi kuracaktır. Çirkin olay, o öğretmenden çok eğitim dünyasını ideolojik manivela olarak görenlerde. Mevcut olay için hatırlanacak gibi olmasa da mağdur taraf, yine de fedakârlıkta bulunmalı. Hatırlanması gereken söz şu. "Öğretmenin vurduğu yerden gül biter." Uymasa da bu söz hatırlanmalı. Bir de o darbı mesel. "Eti senin kemiği benim". Haydi herkes itirafta bulunsun. Ana-babalar, çocukları, öğretmene karşı pek fazla sahipleniyorlar. Halbuki onlar da ana-baba. Bu gerçek kabul ettirilmeyince; çocuğun kulağı çekilse ebeveyn, ertesi gün öğretmene hesap sormaya koşuyor. Zavallı öğretmen. Artık karşındaki şu çocukların ne eti senin ne kemiği. Halbuki bu düsturun hayatta olduğu zamanlarda sen de onları kendi etinden kemiğinden bir parça biliyordun.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.