AK Parti'yle Gülen Cemaati'nin bir gün ihtilafa düşeceği çok değil üç sene evvel dile getirilseydi kimse buna inanmazdı. İktidar, devletin esas bakanlıklarını Hizmet Hareketi mensuplarına açmıştı. Hizmet Hareketi de bilhassa Ergenekon dâvâlarının ortaya çıkartılması ve ondan da daha mühimi 12 Eylül 2010 Anayasa referandumunun kabulü için büyük destekler vermişti.
Sonrası malum; Hakan Fidan'dan Hakan Şükür'e uzanan olaylar, kırgınlıklar ve kızgınlıklar zinciri, türlü iddialar ve köprülerin atılması...
Dün destek verilen bir iktidara bugün sitem dolu eleştiriler yöneltilmekte. Dün tereddütsüzce makamların teslim edildiği insanlar, bugün güvenilmez bulunmakta.
Hâdise, son derecede hassas. Sorular, cevaplarını ileriki zamanlarda sükûnet avdet ettiğinde alabilir. Şu var ki hava çok bulutlu ve bulutlar çok koyu. Soğukkanlı olması gereken kanaat önderleri bile çok sert bir üslupla yazıp konuşmaktalar. Sosyal medya zaten bir felaket; orada âdeta çılgınlık var. En ufak itidal çağrısı merhametsizce tepki görmekte. Dershane tez ve anti tezi arkalarda kaldı.
Hakan Şükür, işte böyle bir ortamda istifa etti.
Bu bir anlamda dikkatlerin çekilmesi için patlatılan ses bombasıdır. İhtilafın ilk kızıştığı zamanda bir akademisyen vekil istifa etti fakat kimse tınmadı. Belki de çok sayıda vekil hatta bakan istifası bekleniyordu ama bu beklenti yerini bulmadı. Oysa Hizmet Hareketi, mağdur edildiği inancındadır. "Dershaneler bahane" deniyor. O zaman "peki niçin?" diye sorulduğunda bu soru karşılığını alamıyor.
Çok açık olarak görülmekte ki o istifa mektubu, müstafi vekil tarafından kaleme alınmamıştır. Metinde en fazla dikkat çeken "düşman" kelimesidir. Bu tehlikeli kelime, birkaç kere tekrar edilmekte. İktidarın cemaati düşman olarak gördüğü ileri sürülüyor. Öyle midir; bilmiyoruz. Öfke her iki tarafta da görülmekte. Ancak bunun temsil mevkilerinde düşmanlık raddelerine vardığına inanmak istemeyiz.
Şu sorunun sorulması gerekir:
Sn. Hakan Şükür, istifa etmek yahut ettirilmekle ne kazanılmıştır?
Cemaat ne kazanmıştır, kendisi ne kazanmıştır, Türkiye ne kazanmıştır?
Cevap:
Kimse bir şey kazanmadı.
Sadece çekişme pekişti.
Hakan Şükür'ün istifa mektubunda Hocaefendi'nin mütevazı hayatına dair, gençlerin fedakârlıklarına dair dedikleri doğrudur. Fakat mektubun ağırlıklı olarak hissi bir dille kaleme alındığı da açık gerçektir. Sn. Şükür, gönül verdiği bir cemaatle liderine karşı vefa gösterdi. Ancak aynı şahsın bir partisi ve bir lideri daha var. Onlara da vefa göstermesi gerekirdi.
Her iki tarafa da vefa nasıl olur?
Sabırla, itidalle, diyalog arayışlarıyla.
O zaman hizmet edilmiş olurdu. Yoksa; istifa iç tatminidir. Siyasetçi, kolay olanı seçmek yerine çözüm üretmek zorundadır.