K Parti iktidarının seneyi devriyesinde eline ak karne verdirecek iki iyi haber arka arkaya geldi. Birincisi ihracatla alakalı. Bu ekim ayında 4.9 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirmişiz. Bu tablo önceki dönemlerin bir yıllık ihracatına denk. Haber manşetlerde, haber başyazılarda... Daha dün, bu kadroya, Recep Tayyip Erdoğan'a demediğini bırakmayanların şimdi alkıştan avuçları patlamakta. İnşallah AK Parti de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da bu pek meftun ve çok tutkun yeni dostların cazibesine kapılıp eski dostlarını unutmaz, bir küskünler halkası teşkil ederek ortaya bir vefasızlık örneği koymaz. Ne yazık ki hep böyle olduğu için yeri gelmişken bir minik parantezle dostça ikazda bulunuyoruz. Her şeyin yenisi dostun eskisi makbuldür. Size ve herkese kötü gün dostları lazım. İkinci iyi haberse idarenin yeniden yapılandırılmasına dair. Kamu Yönetimi Temel Kanun Tasarısı, dün başbakan yardımcısı Mehmet Ali Şahin'le başbakanlık müsteşarı Ömer Dinçer tarafından bir basın toplantısıyla açıklandı. Ana fikir şu: Katılımcı saydam, insan hak ve hürriyetlerine saygılı bir yönetim. Bunun için yetki mahalline taşınıp orada vatandaşa hizmet veren en yakın birime devredilecek. Bu yüzden isabetli bir kararla devlet bakanlıkları azaltılarak sayıları 8'e kadar düşürülüyor. Bu demektir ki kabine bir kere daha küçültülecek. Koalisyon iktidarında bakan sayısı neredeyse 40'a varıyordu. Bundan böyle müsteşarlar, daire başkanları, genel müdürler hükümet değiştiğinde gidecekler. Her iktidarla beraber yöneten ekip de değişmiş olacak. Veya bir başka söyleyişle alt kademelerde kıyım devri eskilerde kalacak. Dolayısıyla bürokrasi her seçimde ayrı bir tedirginlik yaşamayacak. Tam tersine bürokrasi, unvanıyla mütenasip bir şekilde yetkilendirilecek. Artık bürokrat etliye sütlüye karışmayan, ay sonunu bekleyen pinti masa bekçisi olmaktan çıkacak. Problemler, dertler yerinden hallolacak, valilikler, kaymakamlıklar, belediyeler güçlenecek. Fakat bu noktada bir kaygımız var. Bu defa da mahalli yöneticiler arasında yetki kavga ve kargaşası çıkabilir mi? Buna çok dikkat edilmesi lazım. Aslında böylesine devrim mahiyetinde geniş kapsamlı bir reform yapılırken keşke bir adım daha atarak vali-belediye başkanı ikilisi teke düşürülseydi. Keza büyük şehirlerde kaymakamlık da lüzumsuz hale gelmiştir. Sözü edilen reformun realize edilmesiyle hükümet iş yapan değil iş yaptıran, yöneten değil yönlendiren olacak Hantal devlet, cevval devlete dönüşecek. Her düşen dara Ankara'ya değil en yakınındaki yöneticiye koşacak. Mesele üzerinde daha çok durulur ama yukarıda bahsettiğimiz vali-belediye başkanı, kaymakam-belediye başkanı muhtemel çatışma endişemizden başka iki noksanlığa da işaret etmeliyiz. Biri tasarıda e-devlete atıf yok, ikincisi de ceza kanununa atıf yapılmamış. Bu denli güçlenen bürokrasi korkarız ki rüşvet ve yolsuzluk yönünden de fevkalade imkânlar bulacaktır. Onlara karşı ne gibi cezayi düzenlemeler yapılacaksa tasarıya bunlar da eklenmeli.