Devlet geleneğimizde "Devlet-i Ebed Müddet" fikri esastır. Devlet devam eder. Devlet, düşünce o devletin vatandaşları esir olur. Devletin devamlılığı kendi açısından istiklalin, vatandaşlar açısından da hür olmanın ifadesidir. Onun için devlet hayatımızda "ya devlet başa, ya kuzgun leşe" düsturu esastır. Yanlış bir tarifle "Osmanlı İmparatorluğu" dediğimiz Devleti ali Osman uzun asırlar Cihan Devletiydi. Bugünkü söyleyişle süper güç. Viyana mağlubiyeti, tarihimizin ve talihimizin dönüm noktası oldu. Geriye kayma Viyana eteklerinden başladı. Duraklama, gerileme derken bunlarla beraber mağlubiyetler sürüp gitti. Tarihimizde 93, Balkan, Çanakkale, I. Dünya ve Kurtuluş Savaşları çok önemlidir. Viyana'dan sonra bizim de yenilebileceğimize inanan batılılar ondan sonra Türkleri Avrupa ve Anadolu'dan atma projesi üzerinde çalıştılar. Bunda çok büyük ölçüde de başarılı oldular. Avrupa içlerine yayılmış Türk devleti Edirne'ye kadar geriledi. Viyana da 93 Harbi de Balkan Harbi de, I. Dünya Harbi de felaketimizle bitmiştir. Bunlardan Viyana, 93 ve I. Dünya Harplerinin çıkış sebepleri sadrazam hatalarındandır. Eğer bir Kurtuluş savaşı yapamamış olsaydık yukarıda bahsettiğimiz Devleti Ebed Müddet gerçeği bugün devam etmezdi. Onun için Mustafa Kemal Paşa'nın Anadolu'ya geçmesinin anlamına atıfta bulunmak lüzumsuzdur. Zaten devrin insanı bunu kavradığı için etrafında kenetlenmiştir. Her Kemalin bir zevali vardır. Aslında Osmanlı devleti daha Tanzimat'ta tarih sahnesinden çekilme emarelerini göstermişti. Mustafa Kemal ve arkadaşları, TBMM'de radikal bir kararla Cumhuriyet rejimini tercih ettiler. Cumhuriyeti tamamlayan demokrasidir. Demokrasisiz Cumhuriyet oligarşik yönetim olur. Bugün Türk halkı, sıkça dile getirildiği gibi cumhuriyeti ve demokrasiyi sevmektedir. Abartılanın aksine kimsenin laiklikle de bir problemi yok. 80. Yılda şunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Türkiye, cumhuriyeti, demokratik hayatı, kuvvetler ayrılığı sistemini yerine oturmuş büyük bir devlettir. Bu devlet, İslami hayatla laiklik ve demokrasiyi bir arada yaşatabilen tek ülke. 80. Yılda Dünyaya açılmış iş damları, eğitim kadroları, bağımsız seçimlerle yenilenen hür meclisi, kudretli ordusu, hür medyasıyla inanılmaz mesafeler kat etmiş durumdayız. Şunu görmeli, 80 yıl önce bizi asırlardır yaşadığımız baba-dede topraklarından söküp atmaya çalışan batılılar bugün AB'de nasıl bir arada yaşarız diye kafa yormaktalar. Düşmanlığımızın değil, dostluğumuzun peşindeler. Türkiye Cumhuriyeti Devletini ebediyete kadar yaşatmak hepimizin borcu. Şu var ki devleti kimse sahiplenmesin. Bu devlet, hem dünkülerin, hem bugünkülerin, hem yarınkilerin. Bayrak onu demiyor mu, İstiklal marşı onu demiyor mu?