İşgal teşebbüsüydü, şimdi savaş oldu. Yüreklerinin derinliğinde bir ülkeyi işgale gittiklerini hisseden askerlerle vatanlarını müdafaa eden adamların mücadelesine şahidiz. Onun için eski bir tüfekle son sistem bir helikopteri düşürebiliyorlar. O adamların başlarındaki kimseden razı olup olmamaları kendi iç meseleleri. İşgali savaşa bu ruh hali çevirmiştir. Teknoloji, hangi noktalara varmış olursa olsun mesele insanda bitiyor. Hatalar zinciri, meşhur CIA'nın yanlış istihbaratıyla başladı, Amerikalı askerin bayrağını çöle dikmesiyle devam etti. Bu hareket, sakladıkları sömürgeci niyeti apaçık ortaya koyuyordu, gözler açıldı. Savaşın sonu ne olur? Bunu artık kimse bilmiyor. Amerika, kaybettikçe öfkelenecek, öfkelendikçe sinir sistemi bozulacak, sinir sistemi bozuldukça haktan hukuktan iyice uzaklaşacak, bunlardan uzaklaştıkça da kendi halkının da dünyanın da daha fazla gazabını çekecek. O zaman Bush ve ekibi yerinde kalamaz. Bu arada Türkiye'nin kıymeti de yeniden keşfedilecek. Aslında onu geçen haftaki pişkin "U" dönüşüyle keşfetti bile. Yaşadığı kısa tecrübe, Washington'a şunu göstermiştir: Türkiye, olmadan Amerika, Ortadoğu'da bir varlık gösteremez. Dahasını söyleyelim. Türkiye olmadan Amerika, Avrupa'da da zorlanır. Peki Türkiye ne yapmalı? Evvela büyüklüğünün farkında olmalı. Ayağını yere sağlam basmalı. Hem Ankara bunu görmeli hem İstanbul. Ankara'nın devlet erkanı, siyasetçisi sivil ve asker bürokratları. İstanbul'un aydını, tüccarı, gazetecisi. 1 milyar dolarlara tenezzül etmek gibi vahim hatalar da işlenmesin. Türkiye, bölgenin şemsiye devletidir. Türkmen'in de Arab'ın da Kürdün de hamisi, koruyucusu, menfaatlerinin müdafii olduğunu göstermelidir. Haddine mi düşmüş ki biz ABD veya AB'nin izniyle Kuzey Irak'a girelim veya çıkalım? Millî menfaatlerimiz neyi emrediyorsa onu yaparız. "İşgalci" derlermiş, demezlerse hatırımız kalır. Vakur, haysiyetli, şahsiyetli ne dediğini bilen, ne yaptığını gören devlet olmak mecburiyetindeyiz. Türkiye, büyük düşünmek ve büyük oynamak zorunda. Bütün bunları temin edecek hükümetlerdir. 59. Hükümet de esas itibariyle bu görüştedir. Görüşünden de geri adım atmasın, tereddüde kapılmasın. Ekranlarla, gazete köşelerinde kendilerine yer bulmuş bazı aklı evvellerin yazıp-söylediklerine kanmasınlar. Onlar, Amerika'ya duydukları hayranlığın yarı miktarıyla Türkiye'ye inansalar her şey başka türlü olur. Bunların bazısı mazur, o kadar düşünebiliyor. Amerika'nın devasa olduğuna asla yenilemeyeceğine, sözü üstüne söz konulamayacağına inanmışlar. Bazısı ise fonksiyonlarını ifa etmekteler. Hayat standartları tetkik edilirse ne demek istediğimiz anlaşılır. Washington'dan gelen her isteğe "peki sahip!" deme tabiatındalar. Onlar sosyal hayatımızdaki kanser tümörü. Fırsattan istifade bazısı gazetesini, bazısı televizyonunu bazısı da kendini kurtarma peşinde. Dertleri Türkiye ve bölge değil, çıkarları. Başbakan, bakanlar, genelkurmay, hariciye bunların sözlerine yazılarına kanmasınlar. Şu bir haftada bile ne dedilerse aksi çıktı.