Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök Paşa, dün TSK adına konuştu. Hemen dile getirelim. Bu ülke, bu üslubu arıyordu. Asker, bu milletin evladı, ordu, bu milletin temel kurumlarından biridir. Özkök Paşa, konuşmasında asker adına kimlerin konuşma yapma yetkisinde olduğunu bir kere daha hatırlattı. Kendisi, emrindeki ikinci başkan ve genel sekreteri. Bu konuşma tarihidir. Zamanlaması iyidir. Ne denildiği titizlikle tesbit edilmiştir. Mesajlar isabetli ve dozları makuldür. Aklıbaşında her Türk vatandaşı tarafından da imzalanacak evsaftadır. Bu cümlelerle Türkiye'de değerler yerli yerine oturmaktadır. Sivil otoriteye tabiyet deklare edilmektedir. Genelkurmay Başkanı, hassasiyetleri kaşıyan soruları cevaplandırırken yüreklere su serpti. Eminiz ki bu konuşmayla birlikte milletin de hükümetin de morali yükselmiştir. Özkök Paşa, "biz askerler olarak kendimizi her konuyu en iyi bilenlerden saymıyoruz" diyor. "Asker konunun sadece güvenlik boyutuyla ilgilenmektedir. Halbuki meselenin bir de "ekonomik, sosyal, siyasal ve yasal" tarafı vardır. Şu hükmü ise birlik ve bütünlük açısından fevkalade önemli: -TSK'nın görüşü hükümet ile aynıdır. Konuşmada içinde bulunduğumuz şartlar tahlil edilmekte. "Savaş başlarsa Türkiye'nin harekât tarzı ne olursa olsun büyük zarar göreceğiz." Çünkü Türkiye, savaşı tek başına önleme imkân ve kabiliyetinde değildir. Şu söze bilhassa dikkat. "Seçeneğimiz, iyi ile kötü arasında değil. Kötü ile en kötü arasında." "Hiç katılmamakla savaşın aynı zararlarını göreceğiz. Fakat zararımızın telafi edilmesi ve savaş sonrasında söz sahibi olmamız asla mümkün olmayacaktır." "Şayet savaşanlara yardımcı olursak, ikinci alternatif olarak zararımızın bir kısmı telafi edilebilecek, savaşanların yanına katılmadan sadece Kuzey Irak'ta mültecilere insani yardımda bulunacağız." "Savaşanlara yardım" sözüne itiraz edilebilir. Her iki tarafa da yardım nasıl olur? Bunu bir nevi hakemlik olarak anlamak gerekir. Türkiye, hakem görevini üstlenmek zorundadır. Bu rol O'na savaştan sonra da lazım olacak. Türk genelkurmay başkanı kuzeyden cephe açılması halinde kavganın kısa süreceği görüşünde. Demek ki Türkiye aynı zamanda felaketin çabuk atlatılması arayışında. Sanıyoruz şu sözler sadece Türkleri değil Kürtleri de memnun etmiştir. Kuzey Iraklı liderlere sesleniyor. "Bizler, içinde bulunduğumuz coğrafyanın esirleriyiz. Ne gidecek başka yerimiz, ne gidecek başka dostumuz ve komşumuz vardır." Özkök Paşa'nın resmettiği tabloya göre Türkiye'nin takip etmesi gereken yol "önleyemiyorsan gir ve kontrol et" tutumu diye anlaşılabilir. Fakat bir kısım milletvekillerinin uzağı görememesi yüzünden bu yol kapatılmıştır. Üstelik yolun kapatıldığı günün hemen ertesinde de vahim gelişmeler başladı: Kuzey Irakta bir kısım halk, ajanlar tarafından kışkırtılarak Türkiye tahrike çalışılıyor. Daha da kötüsü ABD, Türkiye'den beklediğini Arnavutluk, Romanya ve Bulgaristan arasında paylaştırma arayışına girmiştir. Bu ne demektir? Tam bir felaket. Türkiye'nin doğudan ve batıdan ateşe verilmesi. Bu sebeple tezkere en kısa zamanda tekrar meclise gelecektir. Ona işaret ediyor "her karmaşık problemin basit bir çözümü vardır." Artık tıkanan yollar tanklarla değil demokratik mekanizmalarla açılacak.. Son sözse medyanın daha sorumlu davranmasına dair. Ilımlı, dostane, kendinden emin, sivil otoritenin emrinde olduğunu söyleyen, keza çağdaş ülkelerde de aynısının yaşandığını hatırlatan, buna alışılması gerektiğine işaret eden medeni bir konuşma. Şimdi medya şu manşetleri atıyor... -TSK'nın görüşü hükümetle aynı!.. Normali bu değil mi? Bir savaş ortamındayız ama normal hayatı yakaladık.