Bazı batı şehirleri, hayatımızın kavşak noktalarındaki isimler. Hatırlayabildiklerimizi sıralayalım. Berlin, 1876 felaketinden sonra Konferansın toplandığı başşehir. Rus ordularının Yeşilköy önlerinde durdurulmasından sonra burada masaya oturulmuştu. Mondros Mütarekesi ile Limni adasının aynı adlı limanı hayatımıza girdi. Barış şeklindeki bir başka hazin sonucun adı. Sevr, andlaşma değil, proje. Başımıza gelebilecek en büyük felaket. 1920'nin bu projesini unutmadılar, belki de unutamayacaklar. San Remo'nun mahsulü, Fransa'da bir yer. 1923 tarihli Lozan Konferansı, İsviçre'nin aynı adlı şehrinde cereyan etti. Bugünkü hudutlarımız çizildi. Bazıları için zafer, bazıları için hezimet. ABD, "Lozan"ı tanımadı. Türk Boğazlarının geçiş statüsü ise 1936 tarihli Montrö Sözleşmesiyle tanzim edildi. İsviçre'nin bir kasabası. Sözleşme müddeti 1956'da doldu, fakat tek taraflı olarak kimse feshetmediği için hâlâ yürürlükte. II. Cihan Harbinin galipleri Roosevelt, Churchill, Stalin, Rusya'nın Karadeniz sahilindeki Yalta'da toplandılar, devrin şartlarına göre dünya yeniden paylaşıldı. Bizi doğrudan alakadar etmese de. Kars Ardahan ve Boğazlar üzerindeki Stalin talepleri dolayısıyla aynı zamanda doğrudan alakadar eder. Kıbrıs için ilk anlaşma Zürih'tedir. Tarih 1959. Bu şehir de İsviçre'de. Aynı yıl aynı konuda bir de Londra'da toplanılır. Türk başvekili Adnan Menderes bu konferansa giderken "tayyare kazası" yaşar, 14 kişi ölür. Menderes ise 2 yıl sonra idam edilir. 1974 Barış harekâtından evvel Türkiye, Yunanistan, İngiltere, İsviçre'nin Cenevre'sinde 2 kere buluştular. İngiliz dışişleri bakanı James Callahan, Türk dışişleri bakanı Turan Güneş'tir. Merhum Güneş'in sık sık masadan kalkıp Ankara'yla temas kurması mağrur İngiliz bakanı öfkelendirir. "Biz karşımızda bakan bulacağımızı sanmıştık, telefon ahizesi bulduk". Hakarete uğrayan bakanın kızı Ayşe'nin tatile çıkmasıyla mağrur adam neye uğradığını şaşırdı. Oradaki gazetecilere dediği unutulmaz. "Harekâtla, Türkiye Kıbrıs'ı esir aldı, fakat gün gelecek Kıbrıs, Türkiye'yi esir alacak." Derken 2003 New York görüşmeleri ve derken 2004'de Bürgenstock'ta sanki son nokta. Dikkat edileceği gibi bütün uluslar arası, konferans, kongre, müzakere, ateşkes vs. hep batıda? Bu maçların hiç rövanşı olmaz mı? Ya İsviçre, ya Almanya, ya Fransa , belki Rusya, muhakkak Amerika. Bunun dışında bir dünya yok mu? Demek ki yok. Siz de rahatsız olmadınız mı? Her televizyon haberinde, her gazete yazısında "İsviçre'nin tatil kasabası Bürgenstock'ta..." diye lafa başlandı. Hem de Alman telaffuzuyla. Harika bir reklam. Dememiz o ki bir de adı konmamış bir savaş turizmi var. Gizli saklı ve sinsi biçimde yürüyor. Bürgenstock'ta Türkiye, Yunanistan, KKTC, KRC bir araya geldiler. İlk intibamız olmazsa olmazlarımızı aldığımız yönünde. KKTC kurucu devlet sıfatını kazanıyor. Türkiye'nin garantörlüğü devam ediyor. Türk askeri, en azından 15 yıl büyük sayıda sonra da sembolik olarak adada kalıyor. Türk muhacirler vatandaşlık kazanıyor. Ayrıca Türkçe, AB dili oluyor. Ve tabii bazı kayıplar. Karpaz'ın özel statüye kavuşturulması vs. Diğer dikkatimizi çekense Kofi Annan'ın açıklamasından sonra Türkiye Cumhuriyeti başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yaptığı konuşmaydı. Başbakanımız, dışişleri bakanımız, yanlarındaki heyetler, bürokratlarımız gayet rahat, gayet kendilerinden emin bir havada idiler. Başbakan, Yunan başbakanı Kostas Karamanlis'in elini sıkarken bir büyük ağabey gibiydi. Açıkçası üstün psikolojideydik. Bizim heyetle, diğer heyeti karşılaştıran herkes bunu görebilir. Unutmayınız daha evvel tersi varitti. Diğer taraf üstünlüğü kapmıştı. Bir de AB aile fotoğrafı için Brüksel'e gidip kareye giremeyen başbakanlar devrini hatırlayınız. Komşularımızdan korkmayalım ve kendimizden emin olalım. Korkmamız gereken şudur. Batı şehirlerinin turist eksikliği ve batılı silah tüccarlarının üretim ihtiyacı. O zaman en mükemmel andlaşmalar bile hiç olur. Asıl dikkat edilmesi gereken bu oyunlardır. Tarih 1876'dan beri bunu anlatmıyor mu?