(hikâye: 343) "Sosyal güvence" denen şeye kavuşmuş, emekli olduktan sonraki hayatında herhangi bir maddi sıkıntı çekmeyen şanslı Avrupa ihtiyarlarının sık sık otobüslere doluşup cinnet vatanımızın çeşitli yerlerini gezdiklerini görürsünüz. Buruşturulmuş kâğıt gibi çizgi çizgi suratlarıyla, iyice seyrekleşmiş beyaz saçlarıyla, gülen yüzlerinde parıl parıl parlayan takma dişleriyle, akan zamana direnmek istercesine boyandıkları eyreti ve abartılı makyajlarıyla... Hani şu, uslu ilkokul çocukları gibi rehberin peşinden koşturan, beli bükülmüş, boyu kısalmış, kamburu çıkmış ihtiyarcıklar... H İşte böyle yaşını başını almış bir grup Alman, bölgelerindeki yerel gazetenin bir turizm şirketiyle ortaklaşa düzenlediği promosyona katıldı. Gazete, bir bulmaca yarışması düzenledi ve kazananlar arasından çektiği kurayla oluşturduğu bir gurup turisti otobüse doldurup Macaristan'a götürdü. Sonrasını gazetelerden okumuş, televizyonlardan izlemişsinizdir; bu keyifli seyahat dramatik bir sonla bitti. Hemzemin geçitte trenle çarpışan turist otobüsündeki insanlardan tam 33 kişi öldü. Bu turist grubun içinde bir de emekli Türk karı-koca vardı. H Şans diye görünen şey bazen şanssızlık, şanssızlık diye görünen de şans olabilir. Bulmacayı çözdüklerinde şanslı olduklarını düşünen bu turist grubu gibi... Peki, otobüsleriyle trene çarpan bu talihsiz turistlerin çözdükleri bulmacanın karelerinden hangi şifre çıkmıştı: "Bevorzugen Sie bitte den Zug und den Autobus!" (Seyahat için treni ve otobüsü seç!)"