(hikâye: 345) İdealist öğretmen, on beş yaşındaki kolejli öğrencisini getirdiği Yol Koşu'sunda heyecanlıydı. Çocuk gerçekten umut vaad ediyordu. Ve öğretmen, öğrencisinin bir gün Süreyya Ayhan gibi dünya kürsülerine çıkacağının düşünü kuruyordu. Eminönü'nden Kadıköy'e geçerlerken öğrencisine bu hayallerle taktik vermişti vapur yolculuğu boyunca... H Atletizm Federasyonu tarafından düzenlenen Okullararası Yol Koşusu, Kadıköy'deki startla başladı. Bütün veliler, öğretmenler, seyirciler, yetkililer, görevliler heyecanla ilk atletin görüneceği "varış" yönüne döndüler. Burası, bir büyük kulübün tesisleriydi. H Oradakiler için uzun gelen bekleyiş nihayet bitti ve ufukta birinci gelen atlet göründü. İdealist öğretmen sevinçle yumruğunu havaya savurdu. Çünkü büyük bir farkla kendi öğrencisi en önde geliyordu, arkasında kimse yoktu. Fakat... Bir büyük kulübümüzün tesislerinde bulunan "varış" noktasındakiler, sanki daha önce sözleşmiş gibi hep bir ağızdan "Yuuuhh!" diye protestoya başladılar! Yarışmanın sunucusu ortamı yumuşatmak için mikrofonda adeta yalvarıyor, birinci gelen sporcunun alkışlanması gerektiğini söylüyordu. Ama protestolar sürüp gidiyordu. İdealist Beden Eğitimi öğretmeni, öğrencisini bu yarışa götürdüğüne bin pişman olmuştu. Geleceğin büyük şampiyonu olarak gördüğü küçük öğrencisine karşı yaşadığı burukluğu ve utancı bir ömür hafızasından silemeyecekti. Öğrencinin "suçu" ise, bu Okullararası Yol Koşusu'na, bir başka büyük kulübe ait forma ile katılması olmuştu...