İmza Gününden Notlar

A -
A +
TÜYAP'ta kitap imzalamak için bu sene yine BKY standında birkaç saat boyunca sabit oturdum. Bu arada bol bol etrafı inceleme fırsatım oldu. Daha önce Frankfurt ve Londra kitap fuarlarına gittiğim için kendimce biraz kıyaslama yaptım ve bunları yazacağım. Yani bir Türk, bir İngiliz ve bir Alman kitap fuarına gitmiş tadında bir yazı olacak.
-
Frankfurt kitap fuarı tartışmasız dünyanın en büyük kitap fuarı... Kıyaslarsak muhtemelen bizim kitap fuarının on katı büyüklüğünde. Bir salondan diğerine otobüsle gidiliyor, düşünün artık.
TÜYAP ile diğer kitap fuarlarının en belirgin farkı Türkiye'de kitap satışı yapılıyor olması. Frankfurt kitap fuarı sadece okurlara değil, yayıncılara, matbaacılara, kâğıt satanlara hitap eden bir etkinlik. Londra da aynı şekilde... Kitap değil telif satılıyor. Bütün stantlarda masalara oturmuş insanlar anlaşmalar yapıp, imzalar atıyor.
-
Ülkelerin kitap okuma oranlarına bakıldığında burada kitap satılıyor olması çok normal. Çünkü TÜYAP etkinliğinin insanlara kitap okumayı sevdirmek gibi bir misyonu var. Bazı insanlar yılda sadece bir kez, fuarda kitap alıyor. Bu yüzden bütün stantlarda yazarlar kitap imzalıyor, fotoğraflar çekiliyor.
Frankfurt ve Londra kitap fuarlarında yazarlar söyleşiler yapıyor ama imza günü olayına pek rastlanmıyor.
-
Bir de bu fuarlarda kitap satışı olmadığı için öğrenci pek yok ortalıkta. Sadece çok ilgili olan bazı öğretmenler küçük gruplar getiriyorlar fuara.
Halbuki TÜYAP tam bir öğrenci panayırı gibi. Oluk oluk öğrenci grupları geçiyor sürekli.
-
Stantta otururken öğrencilerin kitap alma sistemleri çok ilgimi çekti. Muhtemelen öğretmenleri "Herkes 3 tane kitap alacak" şeklinde bir talimat vermiş. Vakitleri de çok geniş değil. Servis kalkmadan önce üç kitabı almaları lazım ve etrafta binlerce kitap var.
Elleri boş servise binmemek için çocuklar panik halinde dolaşıyorlardı. Bizim standın önüne gelen çocuklar hızla bütün kitaplara göz gezdiriyor, en renkli kapağı olan kitapları ellerine alıp inceliyor ve sonra bırakıp uzaklaşıyorlardı.
İçlerinden bazıları birkaç dakika sonra öğretmenleriyle geri dönüyordu. Öğretmen çocuğun gösterdiği kitabı büyük bir ciddiyetle alıyor, kapağını biraz inceledikten sonra arka kapak yazısını okuyordu. Öğretmen incelemeyi tamamlandıktan sonra biraz düşünüyor ve eğer olumsuz bir kanaat edinmişse, stant görevlilerine kaçamak bir bakış attıktan sonra çocuğa dönerek, "Bunu alamazsın" anlamında bir kaş hareketi çekiyordu.
Çocuklar bu hayır cevabının sebebini hiç düşünmeden koşturarak diğer yayınevlerinin stantlarına doğru koşuyorlardı.
-
Ha, bir de ikram konusu var!
Biz Türkler İngiliz veya Almanlara göre çok daha misafirperver olmamıza rağmen, stantlarda ikram yok denecek kadar az. Hâlbuki Londra veya Frankfurt kitap fuarına gidenler bilir, gezerken sürekli bir şeyler atıştırabilirsiniz.
Elma, kuruyemiş, şekerleme, çay, kahve...
Ama bizim fuarda ikram yok! Seyyar çay, kahve satan arabalar olsa çok güzel olur. Gezmeyi keyifli hâle getirmek için insan molalara ihtiyaç duyuyor.
Ben kahveyi sevdiğim için midir bilmem ama kahve kokusu, kitap fuarına çok yakışıyor.
-
Yine Frankfurt kitap fuarında seyyar masör ve masözler vardır. İsteyenler 10 Euro verip bir iskemleye oturup, baş, boyun ve omuz bölgeleriyle sınırlı masajın keyfini çıkarabilirler. Bence hiç de fena bir uygulama değil.
-
İşte böyle... Çok gerekli olmasa da TÜYAP ile diğer kitap fuarları arasındaki bazı farklardan bahsetmiş olduk.
Bu arada etrafı incelemek için ne kadar çok vaktim olmuş stantta! Fark edince biraz moralim bozuldu şimdi.
Hâlbuki imza günümde yaşanacak izdihamı nasıl önleyeceğiz endişesiyle gitmiştim fuara...
Hayırlısı!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.