LGS hatırası

A -
A +

Hafta sonu bizim çocuğun LGS sınavı vardı. Evden çıkmadan önce hafif bir kahvaltı yaptık. Sözel ve sayısal oturum arasında verilecek mola için de şekeri fırlatmayacak cinsten atıştırmalıklar hazırladık. Bir sandviç, leblebi-üzüm, bir şişe su ve bir hurma.

 

Okula vardığımızda ortalık ana baba günüydü. Deyim tam yerindeydi yani. Önce gıda yardımını hangi lokasyondan yapacağımızı kararlaştırmak için biraz etrafta dolandık. Bahçeyi çevreleyen duvarın üzerindeki teller suni çimle kaplanmıştı ve hiçbir aralık yoktu. Sadece okulun giriş kapısının yanındaki bölgedeki teller açıktaydı.

 

Tellerin aralığını ölçtüm. Sandviç ve pet şişe sığıyordu. Buluşma noktası olarak burayı kararlaştırdık ve çocuk içeri girdi. Biz de etrafta biraz dolaşıp oyalandık.

 

Sözel bölümün bitmesine beş dakika kala tekrar okulun önüne geldik. Çocukla sözleştiğimiz noktaya baktım. İğnenin yere düşmesini falan bırakın, kollarını oynatıp iğne bile atamazsın. Photoshop ayarı verilmiş miting meydanı gibi bir izdiham... Yaklaşmanın imkânı yok.  

 

“Ne yapsam acaba?” diye düşünürken ortam birden hareketlendi. En önden birisi, “Çıkıyorlaaar!” diye bağırdı. Birkaç gönüllü, imamın aldığı tekbiri arka saflara duyuran mübelliğ gibi “Çıkıyorlarmııış” diye haberi yaydılar.

 

Birkaç dakika sonra ön sıradaki şanslı grup çocuklarıyla buluşup tellerin arasından gerekli gıda ve motivasyon desteğini sağlarken, arkadakiler ümitsiz bir şekilde çocuklarının ismini haykırıyorlardı.

 

Bu sırada birisi, “Kantinler açık değilmiş!” diye bağırdı. Bu haber üzerine birkaç kişi ellerindeki poşetleri, pimi çekilmiş el bombası gibi tellerin üzerinden okul bahçesine fırlatmaya başladılar.

 

Etten duvarı geçemeyeceğimi anlayınca duvar boyunca yürümeye başladım. Biraz ileride duvar hafif alçalıyordu ve ebeveynler surlarda mukaddes bir delik açmak için tırmanışa geçmişlerdi. Ben de hemen bir boşluk buldum ve elektrik direğinden destek alarak duvara tırmandım.

 

Kafam tellerle neredeyse aynı hizada kaldığı için parmak uçlarımda yükseldim ve bahçeye baktım. Avluda voltalayan yüzlerce çocuk vardı. Gözlerimi kısıp biraz etrafı taradıktan sonra giriş kapısının yanında toplanmış çocukların arasında mavi tişörtlü çocuğumu gördüm.

 

“Buradayız oğlum!” diye bağırdım ama mesafe çok uzaktı. Zaten duvarın üstüne çıkmış babalar aynı anda çocuklarının ismini haykırdığı için sesimi duyurmama imkân yoktu.

 

Bu sırada çocuğum bahçede iki arkadaşıyla buluşup benim olduğum tarafa doğru yürümeye başladılar. Bir elimle tellere tutunup, boşta kalan elimi sallamaya başladım.

 

Çocuklar bana doğru biraz geldiler ve on metre kala birden dönüp okula doğru yürümeye başladılar. Ümitsiz bir şekilde arkalarından bağırdım ama sesim duvarın üstünden bahçeye doğru yankılanan yüksek desibelli Doğukan’lar, Yağmur’lar, Duru’lar ve Poyraz'lar arasında eriyip gitti.

 

Duvarın üstünde koala gibi tellere yapışıp yeniden okul binasına giren oğlumu seyrettim çaresiz bir şekilde.

 

İkinci oturum başlayınca poşetteki leblebi ve üzümleri yiyerek etrafta dolaştık. Sınav bitiminde tekrar okulun önüne geldiğimizde giriş kapısının önünde bir tahliye koridoru oluşturulduğunu gördüm. Ben de koridorun sonuna doğru bir yer buldum ve heyecanla beklemeye başladım.

 

İlk çocuk çıkınca büyük bir alkış koptu. Çıkan çocukların çoğu ağlıyor, anne babalar ağlayan çocuklarına koşup sarılıyordu. Çıkan her gözü yaşlı çocukla birlikte gruptaki gerilim artıyor ve alkışlar giderek zayıflıyordu.

 

Yaklaşık beş dakika sonra benim çocuğum da tahliye oldu ve buluşup arabaya doğru yürüdük. Daha önce karar verdiğim için “Sınav nasıl geçti?” diye sormadım. Yolda poşetteki sandviçi çıkarıp uzattım ama almadı. Ben de zorlamadım.

 

Sınavın niçin iki oturum hâlinde düzenlendiğini, 45 dakikalık arada kantinlerin niye kapalı olduğunu, soruların yayınlanan örnek sorulara niye benzemediğini tam algılayamadık ama acayip adrenalin salgıladık.

 

Bize bu fırsatı sunan tüm yetkililere teşekkür ediyorum. Sayenizde ülke olarak hiç unutamayacağımız bir gün yaşadık.

 

 

 

 

 

Salih Uyan'ın önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.