Televizyonun yaygınlaşmasıyla birlikte ister istemez, sinemada olsun, tiyatroda olsun zaman zaman belirli duraklamalar oldu elbet. Ama gerek tiyatro gerek sinema kendini toparlamaya başladı yeniden. Şu an sinemada da pırıl pırıl filmler yapıyorlar arkadaşlarım. Tiyatroda da çok harika oyunlar sahneye konuluyor. Elbette televizyonda da kaliteli diziler yavaş yavaş kendilerini göstermeye seyirciden ilgi görmeye başlamıştır. Sanatta şunu yaparsam olur, bunu yaparsam olmaz diye bir şey yok. İyi bir yazarın senaryosu nasıl iyi bir yönetmenin elinde başarıya ulaşıyorsa, bu televizyon dizisinde de tiyatroda da aynı başarıya ulaşacaktır. Çünkü kalite her zaman layık olduğu yeri almıştır. Belki zaman zaman sarsıntı geçirebilir ama iyi örneklerin önüne kimse geçemez. Ben buna inanıyor, böyle kabul ediyorum. Sanat adına kötü örnekler Bu sanat üçgeninde "Neden şuna yatkın buna yatkın" diye seyirciyi asla suçlayamam. Çünkü siz, insanı çok çabuk yok eden cam ekranın önüne kötü örnekler veriyorsanız, aslında halka hakaret ediyorsunuz demektir. Halkın hiçbir şey bilmediğinizi zannediyorsunuz demektir. Evet, yıllarca televizyonda seyirciye çok kötü örnekler verildi. Hem de sanat adına yapıldı bunlar. Ama bu durum çok uzun sürmedi. Maalesef en bilmez zannettiğiniz kimse dahi, sizden daha bilgili olabiliyordu. Çünkü onun da bir görüşü vardı. Ve seyirci iyiyle kötüyü artık ayırmaya başlardı. İyi örnekler zaman içerisinde birer birer öne çıktı. Onun için iyi örnek verildiğinde mutlaka takdir edeni bulunuyor. Tatlıses'i izlerken ağlamıştım Zaman zaman mektepli-alaylı tartışmaları yapılıyor. Ama bu olmaz. Bakın, iyi bir sanatçının yeteneği tartışılmaz. Hiç unutmuyorum, İbrahim Tatlıses'in konuk olduğu bir programıydı. İkinci bölümüne yetişmiştim. İnanın ekranda kendine yöneltilenleri ve Tatlıses'teki o tabiiliği dinlerken duygulandım. Ve emin olun, o herkese verilecek en güzel cevap olan gözyaşlarını akıtırken, ben de onunla birlikte ağlamıştım. O bağlamda kimsenin hakkı yoktu kimseyi eleştirmeye. Eğer insan, okumakla adam olsaydı, diplomalı o kadar çok adam olmayan var ki. Neden kabul etmiyorsunuz, bu Allahın insana verdiği bir yetenektir. Siz onu geliştiriyorsanız, en iyi hale getiriyorsanız ve topluma bir mesaj veriyorsanız işte sanatçısınız ve sanatınızı en iyi şekilde icra ediloyorsunuz. Bunun daha nesini eleştiriyorsunuz? O bakımdan ben, sanatta alaylı-mektepli tartışmalarına hiç katılmıyorum. Bir sanatçı eğer sanatını yerine getiriyorsa alaylı da olsa mektepli de olsa sanatçıdır. Önemli olan da sanatçı olabilmektir. Geldiğiniz yerin karşılığı olmalı Yaptığınız iş, yıllarınızı vererek, sanatçılığınızdan asla taviz vermeyerek geldiğiniz bir yerin karşılığı olmalı. Her şey para kazanmak değil. Biz, para kazanmanın peşinde olsaydık, bu kadar uzun süre direnmezdik. O kadar çok teklif geliyor ki inanın çoğuna hayır cevabı veriyorum. Bugün, "gençliğin hedefi bir an önce para" diyorlar. Doğrudur ama burada gençliği suçlayamayız. Gençliğe gösterilen örnekler böyle. Bilhassa televizyonlara bakın, iki günde bir flaş isim doğuyor. Böyle olunca da adam zannediyor ki, "Bir takım maskaralıklar yaparak ben de para kazanabilirim. Hem de kısa yoldan." Bu işin kısa yolu yoktur oysa. Bu işin kısa yolu kötü yola götürür insanı. Bu açıdan, eğitimini görmüyorsa bile muhakkak kendini yetiştirmesi ve de çok sabırlı olması lazım. Çok uzun ve meşekkatli bir yol bu. Onun için bana gelenlere diyorum ki; "-Çocuklar önce eğitiminizi tamamlayın. Eğitimden sonra bu işte uzun zaman zorluk çekebilirsiniz. Çok hayal kırıklıklarına uğrayabilirsiniz. Ama idealinizde bu iş varsa, bu iş muhakkak bir yerden fışkıracaktır. Para için değil, aksine kendinizi korumak için, ilk başlarda öyle çok paralı şeylere girişmemeleri lâzım. Para pul derken ne hale gelmiş örnekler var çünkü. Şöhrete giderken, aman dikkat! Bir de, bu dünyanın şan ve şöhretine heves ederek yola çıkan binlerce genç var. Hiçbirinin tecrübesi de yok. Televizyonda gördüğü kişiyi, gördüğü hayatı gerçekten sadece gördüğü gibi zannediyor. Oysa o anda kendisi belki aile içi şiddete maruz kalmıştır. Baskı içerisinde yaşıyordur. İki ayrı dünya arasında kıyas yaptığında diyor ki; "Eğer böyle bir yere gidersem böyle bir hayata kavuşur, rahat ederim..." Oysa çoğunlukla bilmiyor ki, yola çıkarken kendini ne karanlıklar ne uçurumlar bekliyor. Eh düzlüğe çıkanlar da oluyor bir iki. Ama bu devede kulak, ya binlercesi. O açıdan gençleri yönlendirmek için son derece akl-ı selim olan eğitici programlar yapmak lazım. Aile eğitimi çok önemli. Ailesinden baskı gören genç, belki istemeden de bu yollara düşebilir. Gençliğin bu konuda çok dikkatli olması lâzım. Sanat demek şöhret demek, evden kaçmak demek, kısadan para kazanmak demek değildir. Sanat bir idealdir. İdealler ise sabır ve çalışma ister. Kabuğumuza sığmıyoruz artık Bakmayın dizi filimde rol aldığıma. Yoksa benim ömrüm tiyatroda geçti. Kolay değil tiyatrosuz yaşamak. Şuna emin olun ki, Devlet Tiyatroları zaman içerisinde bozulmayan ender kurumlardan biridir. Ama biz kendi içimizde çok büyük zorluklar yaşıyoruz. Kanunlarımız elli sene evvel çıkartılmış kanun. E artık bu kanunlar bizim çalışma sahamızı ve standartlarımızı çok sınırlıyor. Şartlara göre değil. Kanuna sığmıyoruz. İnsanları çalıştırmak için de kanunların değişmesi lâzım değil mi? Bu bağlamda bize yapılacak en büyük yardım, emeklilik kanunumuzun islah edilmesi, bir de yeniden yapılanmaya yardım olunması. İnanın, ben de varım komisyonda, dört beş senedir bu konu üzerinde çalışıyoruz ama henüz bir netice alabilmiş değiliz.