Ahmet Yesevi Üniversitesi "özüne özgü" bir üniversitedir. Sanırım dünyada türünün ilk örneğidir. Kazakistan ve Türkiye devletlerinin ortaklığıyla kurulmuş özerk bir kamu kuruluşudur. 10 kişilik bir mütevelli heyet tarafından yönetilir. Tüzük gereğince Başkanı Türkiye'den, Başkan Yardımcısı Kazakistan'dandır. Rektör Kazakistan'dan, Rektör Yardımcısı Türkiye'dendir. Tüzük gereğince öğrencilerin yarısı Kazakistan'dan kalan yarısının yarısı Türkiye'den, dörtte biri de Türk Dünyası'nın her yerindendir. Bugün çoğunluğu Kazakistan yurttaşı olmak üzere Türkiye'den, Azerbaycan, Türkmenistan, Özbekistan, Kırgızistan Cumhuriyetlerinden, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nden, Bulgaristan Türkleri'nden, Romanya Türkleri'nden, Makedonya Türkleri'nden, Kırım Türkleri'nden, Moldova-Gagauz Türkleri'nden, Kuzey Kafkasya Türkleri'nden, Tataristan'dan, Başkurdistan'dan, Çuvaşistan'dan, Saha, Altay, Tuva, Hakas Cumhuriyetlerinden, Doğu Türkistan'dan, Afganistan'dan on binden çok öğrenci birlikte üniversite öğrenimi görüyorlar. Geçenlerde 26 Türk Topluluğundan öğrenciler gösteri salonumuzda birlikte bir kültür ve sanat etkinliği gerçekleştirdiler. Sonunda öyle bir heyecan fırtınası oluştu ki birbirlerine sarılıp ağlamaya başladılar... Yesevi, milliyetimizi yoğuran insandır Bildiğiniz gibi Ahmet Yesevi bizim milliyetimizi yoğuran insandır. Yahya Kemal'in deyişiyle; "Şu Ahmet Yesevi kim bir araştırın? Göreceksiniz. Bizim milliyetimizi asıl onda bulacaksınız." İşte bu gerçeğin ışığında Ahmet Yesevi Üniversitesi "Ahmet Yesevi'nin yüceltici düşünceleri doğrultusunda Türk Dünyası'nı buluşturmak ve çağdaş uygarlığın üzerine çıkarmak" amacıyla kurulmuş "Türklük bilincini temel alan" bir öğrenim kurumudur. Üniversitemize ÖSYM sınavında belli bir puanı almış olanlar arasında ikinci bir sınavla öğrenci seçip yerleştiriyoruz. Üniversitemizde hukuk, ekonomi, doğu bilim, dil tarih, çevre bilim, tıp, güzel sanatlar ve çeşitli fen bölümlerimiz vardır. Ahmet Yesevi Üniversitesi'nin yerleşimi Kazakistan'ın Çimkent ilinin Türkistan şehrindedir. Ayrıca Çimkent ve Kentav şehirlerinde de bölümlerimiz vardır. 130 ve üstü puanı alanlar daha çok bilgi için 0.312.215 22 06 nolu telefondan veya www.yesevi.edu.tr adresinden geniş bilgi alabilirler. Üniversitemiz için türünün ilk örneği demiştim. İkinci örneğimiz ise Türkiye ve Kırgızistan devletlerinin ortak üniversitesi olan Bişkek'teki Manas Üniversitesi'dir. Eğitimcilik mi siyaset mi? Etkin siyasete 1965 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi son sınıf öğrencisi olduğum dönemde rahmetli Alparslan Türkeş'le birlikte CKMP'ye girerek başladım. Kendisinin isteği üzerine Gençlik Kolları Genel Başkanı oldum ve 2 yıl birlikte çalıştık. 1977'de yine rahmetli Türkeş'in isteği üzerine MHP'den Bursa adayı oldum. Sonra başka siyasi çalışmalar içinde oldum. Siyaset benim için asla amaç olmadı. Siyaseti ve siyasi partileri hep araç olarak gördüm ve hâlâ da öyle görüyorum. İnançlarıma, ülkülerime ve düşüncelerime uygun olarak nerede milletime hizmet etmek imkanı bulduysam orada hizmet ettim. Geçen uzun yıllar içinde inançlarımda, ülkülerimde ve düşüncelerimde köklü değişiklikler olmadı. Yani yoluma devam ediyorum. Siyasette imkan bulursam siyasette, eğitimde imkan bulursam eğitimde, yayında imkan bulursam yayında hizmete devam etmek çabasındayım. Ancak en derin, etkili ve en kökten yararlı alan olarak eğitimi gördüğümü de söylemeliyim. Hani ne diyordu doğunun büyük düşünürü: "Gelecek yılı düşünüyorsan tohum ek, on yıllıksa hedefin ağaç dik, yüzlerce yılsa düşüncen insanı eğit..." Kültürsüzleştirme politikası Atilla İlhan'ın "Bir ülkeyi siyasal ve iktisadi açıdan güçsüz bırakmak isteyen güçlü ülkeler, önce o ülkenin insanını kültürsüzleştirme politikasıyla kültürsüzleştirirler sonra kendilerine hayran bırakırlar" görüşüne yüzde yüz katılıyorum. Aynı uyarıyı 1400 yıl önce Bilge Kağan da yapmıştı. Türk milletinin o zamanki çöküşünü anlatan yazılarda Türk milletinin Çin'in etkisiyle önce adlarını Çinli adlar gibi aldıklarını, kılık kıyafetlerini Çinlilere benzettiklerini, Türk töresinden uzaklaşıldığı, Çin adetlerine yaklaştıklarını söylüyor. İşte bu kültürsüzleşme ve başka bir kültürün etki alanına girmeden başka nedir? İkinci safha olarak Çinliler gibi yaşabilmek için mallarını satın alma gelmiştir. "Çin milletinin sözü tatlı, ipeği yumuşak imiş. Tatlı sözle, yumuşak ipek kumaşla aldatıp uzak milleti öylece yaklaştırırmış, yaklaşıp konduktan sonra kötü şeyleri o zaman düşünürmüş... Tatlı sözüne, yumuşak ipek kumaşa aldanıp çok çok Türk milleti öldün..." böyle diyor atamız Bilge Kağan, kardeşi Kültigin için diktirdiği ebedi yazıtlarda. Ekonomik bağımsızlığını yitirenin siyasi bağımsızlığı mı olurmuş? Bugünün sorusu dünün cevabının içinde... Bakanlığımda Türk Cumhuriyetlerinde yaptığımız çalışmalar bugün ne durumda? Türk Cumhuriyetleriyle ilişkileri Kültür Bakanlığım döneminde başlattım. Yıl 1990-91 yıllarıydı. Ve daha cumhuriyetlerimiz bağımsız değillerdi. 1992 başından itibaren bağımsız cumhuriyetlerimiz ortaya çıktıklarında Sayın Demirel Başbakandı ve beni de Türk Dünyasıyla ilişkilerin koordinasyonuyla görevli Büyükelçi ve Başdanışman olarak atadı. Tarihe emanet ederek söylemeliyim ki bu dönemde Sayın Demirel tam anlamıyla bir Türklük ve Türk Dünyası bilinci ortaya koymuştur. Oluşturulan bütün projelere en yüksek desteği vermiştir. Sözgelimi "Türk Dünyası'ndan iki bin öğrenci getirelim" önerisiyle gittiğimizde bu rakamı on bine çıkaran kendisidir. Bu proje sanıldığından çok daha çetin ve büyük bir projeydi. Ama övünerek söylüyorum. Türkiye bu işin altından yüzünün akıyla çıktı. Birkaç ay içinde on bin öğrenci getirildi. Yurtlara yerleştirildi, üniversitelere yerleştirildi ve her birine geçinebileceği kadar aylık ödendi. Türkiye Türkçesini öğrenmeleri ve genel kültür dersleri almaları sağlandı. Bugün bunların birçoğu Türk Dünyası'nda hizmet halindedirler. Sonraki yıllarda yeteri kadar ilgilenilmediğinden Türkiye'den kırgın gidenler olsa da bugün bu insanlar ülkelerinde "Bizim Türkiye" diye söz ediyorlar. 1992'de başlayan en büyük projelerden birisi TRT Avrasya kanalı idi. Türk Dünyası'nın ortak kanalı olacaktı. Olmadı. Sonraki yıllarda sahipsiz kaldı. Bugün ise varlığıyla yokluğu arasında bir fark yok. Türk Dünyası kavramına önem veren her yetkilinin mutlak ele alıp diriltmesi gereken iş bu iştir. TRT Avrasya diriltilmelidir. Söylenecek bir sözüm var Her Cumhuriyette bir ortak üniversite projemiz vardı. Ahmet Yesevi ve Manas yolunda yürüyor. Şimdi; Özbekistan'la, Türkmenistan'la, Azerbaycan'la, Tataristan'la benzer üniversite kurulmasına başlanılmalıdır. Tek tek projeler planını aşıp tüm etkinlikler için söylenecek bir sözüm var; Sayın Demirel'in Başbakanlıktan ayrılmasından sonra Koza Sokakta toplanan ve çalışmaları yürüten "Türk Ülkücü"sü kadro sahipsiz kaldı. Ondan sonra gelen hükümetler döneminde elbette ki Türk Dünyası çalışmaları terk edilmedi ama sıradanlaştı. Topyekun seferberlik olmaktan çıktı. Çok değerli devlet bakanları bu işle görevlendirildi ama kendilerine yeterli yetki ve imkan verilemedi. Şimdi Sayın Çay görevlidir. Bilgi ve bilinçle güzel çabalar içindedir. Çok doğru bir iş yapmış TİKA'yı Dışişlerinden koparıp Başbakanlığa bağlatmış; ve başına da Kültür Bakanlığı döneminden başlayarak uzun yıllar birlikte çalıştığım değerli bir kişiyi getirmiştir. Sayın Öner Kabasakal'dan çok umutluyum. Başarılı çalışmalar içindedir. Ancak yetmez. Türk Dünyası meselesi Cumhurbaşkanından en alt birimdeki bürokratına kadar bütün kamu kesiminin, bütün gönüllü kuruluşların, bütün basın-yayın kurumlarının yani topyekun gücümüzün seferber edilmesiyle sonuç alınacak bir iştir. Ama güzel bir söz var; "Bir şeyin tamamını elde edemiyorsan tamamından da vazgeçme." Onun için ne yapılırsa kârdır kavramını da unutmamak lazım. Türk milleti silkinmeli ve kendine dönmelidir. Kendine yani diline, inancına, kültürüne, kendini var eden değerlerine. Türk milleti devletine ve devletinin temel ilkelerine sahip çıkmalıdır. Türk milleti bilgi devrimini gerçekleştirerek insanlık ailesi içindeki onurlu yerini almalıdır. Yayıncılıkla ilgim... Gazetecilik ve yayıncılığı; eğitim işinin bir yan alanı olarak gördüm. Ayyıldız gazetesi Türkiye'de ve Türk Dünyası'nda Türklük bilincini ve Türk birliği ülküsünü yaymak için çıktı. Kendine göre bir görev yaptı. Akçalı kaynak yetersizliğinden de kapandı. Şimdi her ay çıkan "Yeni Avrasya" dergisiyle aynı hizmeti yerine getirmeye çabalıyoruz. Üç ayda bir çıkan "Bilig" adında bir bilimlik dergimiz var. Yine Türklük ve Türk Dünyası ile ilgili Bilig Yayınları ve Yeni Avrasya Yayınları adı altında kitap yayınlarımız var. Ayyıldız gazetesini www.tamatam.com. adresinde çıkarma hazırlığımız var. 1 Eylül'den itibaren yayına başlamayı planladık. Zeybek kimdir? 1944 Kitre köyü doğumlu. 1966 Ankara Hukuk Fakültesi Mezunu. 1966 CKMP Gençlik Kolları Genel Başkanı. 1977-80 Gümrük Bakanlığı Müsteşarı ve Müşaviri. Aynı zamanda MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Eğitimciler Başkanı. 29 Ekim 1980-10 Haziran 1983 Devlet Gözetiminde dinlenme. 1983-87 Özel sektörde yöneticilik. 1987 İstanbul milletvekili. 1989-91 Kültür Bakanı. 1992-93 Büyükelçi ve Başbakan Başdanışmanı. 1994-95 Cumhurbaşkanı Başdanışmanı. 1995 İstanbul Milletvekili. 1996 Devlet Bakanı. 1994 yılından bu yana Ahmet Yesevi Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı.