Hurşit'in kamyonu çoktan gitmişti

A -
A +

"Hurşit'in kamyonu çoktan gitmişti. Kaldırıma oturarak yarı ağlamaklı bir halde etrafıma bakındım. Elimde de satın aldığım sormuk şekeri vardı. Bir de ne göreyim? Yaklaşık 30 metre ileride bir kam-yon duruyor ve "Tomarza yolcuları" kalmasın deniliyordu..." Dedem Anadolu'nun çeşitli il ve ilçelerinde hakim olarak çalışmıştı. Ama o yine de çocukluğunda yaşadığı o fırtınalı yolculuğu anlatmayı tercih etmişti. O yıllarda on-on iki yaşlarındaymış. Yılda üç defa karne alındığı dönemlermiş. Kendisinden dinliyoruz: "Aralık ayında soğuk bir kış günüydü... Kayseri'de abimin yanında kalıyordum. Yokluğun soğuk kış şartları kadar iliklerimize işlediği yıllardı. O gece gördüğüm rüyadan ağlayarak uyanmıştım. İki gün sonra Ramazan Bayramıydı. O çocukça korku ve yüreğimdeki aile özlemi ile bayramda onların yanında olmayı istedim. Sabah kahvaltısında abime dedim ki çekinerek: -Abi ben anamı göresidim. "Özledim" yerine "göresidim" derdik. Abimin cevabı ümitsizlik doluydu: -Bu havada köye gitmen imkânsız. Öğle vakti, abimin imamlık yaptığı camide namazı kılıp eve dönerken Ot Pazarı denilen yerde köyümüzün istikametine gidecek bir kamyon olduğunu öğrendim. Diyorlardı ki: -Hurşit'in kamyon gidiyormuş. Dünyalar benim olmuştu. Bakmayın şimdi şehirler arası otobüslerdeki konfor beğenmeyişlere... O yıllarda kamyon büyük lükstü. Bir köyden bir köye bir gelin kamyonla götürülse epey konuşulurdu, "kamyonla gelin olmuş" diye... Hurşit'in kamyon denilince abim de razı olmuş beş lira da harçlık verip kamyonun yerini tarif etmişti. Evden çıkıp kamyonun yanına nasıl gittiğimi hatırlamıyorum. Tarif edilen yere geldiğimde hayal kırıklığına uğradım. Hurşit'in kamyonu çoktan gitmişti. Kaldırıma oturup yarı ağlamaklı etrafıma bakındım. Elimde de satın aldığım sormuk şekeri vardı. Bir de ne göreyim? Benden yaklaşık 30 metre ileride bir kamyon duruyor ve "Tomarza yolcuları" kalmasın deniliyordu. Bir an "Mustafa abim yanımda mı" diye korkuyla etrafıma baktım. Ama yoktu. Düşündüm, Tomarza'ya gidecek kamyon köyümüzün yaklaşık 20 km yakınından geçiyordu. Ani bir kararla yerimden kalktım. Şekeri koltuğumun altına sıkıştırarak emin adımlarla kamyona yürüdüm. Sordum muavine: -Kamyon nereye gidiyor? -Tomarza'ya. -Beni de alır mısınız? -Binersen bin. Heyecanla atladım, karoserde bir çuvalın üzerine oturdum. Benimle birlikte yaklaşık 30 kişi vardı. Hiç seslenmeden kalkışı bekledim. O yıllarda kamyonlar marşla çalışmıyordu. Kocaman "Z" şeklindeki mekanik demir kolun bir ucunu kamyonun ön kısmındaki motor bölümüne sokup diğer kolunu çevirerek kol gücüyle çalıştırıyorlardı. Çok heyecanlıydım. Nasıl heyecanlanmam, anama gidiyordum. Talas'tan geçtik. Çıkışta Çardakbaşı'ndan şehre baktım. Manzara bir başkaydı. Evimizi hayal ettim. Anacığımı düşündüm. Aradan ne kadar zaman geçtiğini hatırlamıyorum. Bir köyden geçiyorduk. Çekinerek yanımdaki birine sordum: -Burası neresi? -Gülveren Köyü. -Çıraz (Şiraz) köyü yakın mı? -Yaklaştık. Sen nereye gideceksin evlat? -Harsa köyüne gideceğim. Onun için Çıraz köyünde ineceğim. -Evladım sen bu kışta kıyamette oraya nasıl gidersin? Allah Allah... Adamcağız halime hem şaşırmış hem acımıştı ama onun da yapabileceği bir şey yoktu. Sustu... Birkaç dakika sonra kamyon Çıraz'a gelmişti. Kamyon durdu. Benim gibi birkaç yolcu indi. Kamyon homurdanarak uzaklaşmış gözden kaybolmuştu... İnen yolcular da birkaç dakika içinde köyün içine dağılmışlardı. Tahminen akşama bir saat falan vardı. Tek başıma yolun kenarında kalakalmıştım. Gideceğim istikamette Toros Dağları ufukta gözüküyordu. Ama göz alabildiğince her taraf bembeyaz karla kaplıydı." (Devamı yarın) > Osman Özmen Güneş-İstanbul Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.