Kırk katır mı kırk satır mı?

A -
A +

Bu satırları kaleme alacağım sırada ziyaretime gelen arkadaşıma dedim ki: -Hani şu sokakta açıkta satılan yiyeceklere yasak getiriliyor ya, -Evet, çok isabetli bir karar. Sayın Sağlık Bakanını tebrik ediyorum. -Bir dakika ama benim ne yazacağımı biliyor musun? -Ne yazacaksın? -Ben ise bu yasaklamanın çok sıradan bir işlem olduğunu, nice koca koca firmaların ne sağlıksız işler yapmasına rağmen, sokakta ekmek parası için çaba gösteren üç beş garibana bir darbe daha vurmaktan öte hiçbir değeri olmayacağını yazmak istiyordum. -Yahu niye öyle diyorsun. Bir düşünsene, sokakta satılan yiyeceklerin nerede nasıl imal edildiğini biliyor muyuz? -Bilmiyoruz. -Öyleyse bunlara yasak getirmek kadar mantıklı bir şey var mı? Baktım arkadaşım, gayet yüksek perdeden ve ülke insanının sağlığına önem veren pencereden olaylara bakıyor ve yasağın çok yerinde olduğunu söylüyordu. Oysa ben çok iyi biliyordum. Sabahın altısında, işbaşı yapacak fabrika işçilerine yetiştirmek üzere, önüne kattığı poğaça arabasıyla birlikte yokuştan aşağı sanki maratoncular gibi şap şap şap seğirten delikanlının duygularını meslektaşından başka hiç kimse anlayamaz. Sabahları ondan poğaça almak durumunda kalan işçinin o el kadar poğaçayı bir bardak çay ile yudumlarken tattığı buruk keyifi de... Ben çok iyi biliyorum... Askerden yeni gelmiş ve para bulamadığı için halen evlenememiş Mehmet'in köşe başında yarım ekmek arası hazırladığı her kokoreçin, acılı baharatlı bir umut olduğunu... Ben çok iyi biliyorum, Başında yuvarlak altlığı olduğu halde uzunca bir siniyle kahve kahve dolaşıp, peynirli sandöviç satan yorgun satıcının, akşama boş siniyle eve dönerken dünyalar onun olduğunu... Tamam sağlık sebepleri var. Tamam sıhhi değiller... Tamam içlerinde gerçekten çok art niyetli olanlar da var... Bunu zaten matematik rakamlarla anlatamazsınız. Benim anlamak istediğim şey şu... Bunlara yasak getirmek çok kolay. Kolay da... Bu kokoreççi genç, günde yirmi otuz milyon para kazanırken, ve her yarım ekmek kokoreç sattığında nişanlısına kavuşacağı günün özlemini çekerek biraz daha seviniyorken, siz o delikanlıyı hırsızlığa zorlayabilir misiniz? Ya da kapkaççı yapabilir misiniz? Yapamazsınız değil mi? Peki öyleyse, bu çaresiz insanlar, kendilerine herhangi bir alternatif göstermeden yasaklar halkasına alındığında, ne yapacaklar? Sağlık kelimesiyle olayı özetlemek o kadar kolay değil beyler... Bu insanların ruh sağlığı bozulduğunda ne olacak peki? Bunlar bu ülkenin insanı değil mi? "Efendim, ya kapalı bir mekan tutsun. Ya da ne bileyim başka iş yapsın!" Çok kolay söylemek. Haydi bir de siz, yapsanız ya onların yaptığını... Bir günlüğüne, sabahın altısında önünüze kattığınız poğaça arabasıyla, beşyüz metrelik mesafede nefes nefese seğirtseniz ya... Yapmayın ne olur... Yasaklamak yerine başka alternatifler düşünün. Ben o insanların sattıkları şeyin çok cazip olduğunu, çok sıhhi olduğunu iddia etmek istemiyorum. Ben, bu işsizlik ortamında, evine üç beş kuruş götürebilmek için yırtınan, çaba sarf eden insanların önüne çözümsüz yasaklar getirmenin ucuzculuğundan söz ediyorum. Ne yapsın bun insanlar? Hırsızlık mı yapsın? Suçtur. Evde çoluk çocuğunu mu dövsün bunalıma girip? Gazete sayfalarında her gün birer ikişer okuyoruz. İntihar mı etsin!.. Üçüncü sayfalar bu haberlere ayrıldı neredeyse. Söyleyin ne yapsın bu insanlar?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.