Allahım bu millete böyle bir acıyı bir daha gösterme, Rabbim... Okuldaki 10 Kasım töreninden sonra eve döndüm. Televizyonu açtığımda hüznüm on yediye katlandı. Skorsky tipi bir helikopterimiz düşmüş ve 17 canımız şehit olmuştu. On yedi eve ateş düşmüş, on yedi ana baba ve bir milletin yüreği yanmıştı. 11 Kasım'da törenleri yapıldı ve 12 Kasım sabahından itibaren de televizyonda bu şehitlerin defin haberlerini gözyaşlarıyla izledik. Her birinin ayrı hatıraları gazetelerde yazıyor, hepsinin de hayattan beklentileri umutları içimizi biraz daha burkuyordu. Acılar özellikle aileleri tarafından dayanılamayacak boyuttaydı. Allahın verdiği sabır ne kadar büyüktü. Allah, inşallah bundan sonra böyle acılar yaşatmaz bu millete. Evden okula gelinceye kadar hep şehitleri ve yakınlarını düşündüm. Bursa Nilüfer Çayı'nın üzerindeki Abdal Köprüsü'nden geçerken birdenbire karşıma dikilen dev bir bayrak beni biraz kendime getirdi. Nilüfer Belediyesi'nin yaptığı Şehitler Parkı'ndaki dev bayrak bana âdeta konuşuyor gibiydi: "Benim dalgalanmam için bu mücadele sürecek. Yılmadan korkmadan çapulcuya pabuç bırakmadan, kıyamete kadar benim için, vatan için, ezan için bu mücadele devam edecek" diyor gibiydi. Okula geldim. Tören için alt kata inerken arkadaşlardan Selim Öğretmen ile karşılaştım. Çok üzgün görünüyordu: -Hayırdır hocam bir sıkıntınız mı var? Sesi titriyordu: -Hocam 10 Kasım'da şehit olan askerlerimizden bir tanesi benim Gümüşhane Kürtün'den öğrencimdi. Allah rahmet eylesin. Ona ve diğer 16 kardeşime yanıyorum. Şoke oldum. Başım öne eğildi: -Başınız sağ olsun hocam, elbette ki tanıdık biri olunca acısı daha başka hissedilir, diye teselli vermeye çalıştım. Ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Gözlerindeki damlalara mani olamıyordu öğretmen arkadaşım: -Şehit Jandarma Onbaşı Yusuf Tüfekçi'yi tanıyıp da üzülmemek elde mi? Andımızı okuyup derse girdik... Hepimiz çok üzgündük. Ama Selim Beyin çok daha üzgün olduğunu anlatmaya gerek yoktu. Teneffüste bir araya geldiğimde ondan Yusuf'u ve ailesini sordum: -Yusuf nasıl bir çocuktu hocam? -İlk tayinimiz 1997 yılında Gümüşhane Kürtün'e bağlı Akçal Köyü'ne çıktı. Birleştirilmiş sınıf okutuyordum. Yusufların bulunduğu mezra ile köyün arası iki kilometre idi... Yol yok iz yok... Kahraman şehidimiz Yusuf ve o köyden gelen çocuklar, yaz kış sabah akşam toplamda dört kilometre yol yürüyerek gelirdi... Fakirlik diz boyuydu. Hepsinin de halleri perişandı. Devamı yarın... > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00