"Zekâtımı kime versem?.."

A -
A +

Birkaç gün önceydi. İki yaş küçük erkek kardeşim ziyaretime gelmişti. Ayların sultanı ramazan-ı şerifteydik. Söz fakirlerin hakkı olan zekâta gelmişti: -Abla ben zekât vereceğim ama gerçekten ihtiyaç sahibi olup itikadı düzgün birisini arıyorum... Birden hatırlamış gibi heyecanlandı: -Abla, sahi ya. Hani bizim çocukluğumuzun geçtiği gecekondu semti var ya... İşte orası hâlâ fakir bir yer. Sen eski komşularımızla hâlâ görüşüyorsun. Bir sor bakalım, gerçek ihtiyaç sahibi olan var mı? Yüzüne gülümseyerek baktım, "peki" dedim. Sevgili kardeşim, gerçekten çok zor şartlarda okumuştu. Çok zekiydi. Yarı aç yarı tok, gaz lambasının titrek ışığında okumuştu. Çok da başarılı oldu. Üniversiteyi bitirdiğinde inançlı, dürüst, takdire şayan bir gençti. Allahü teâlânın lütfuyla, hatırı sayılır bir kariyere ulaşmıştı. Seçkin bir kamu kuruluşunda en yüksek noktaya kadar ulaşmıştı. Dürüstlüğü, çalışkanlığı, takdir ediliyor; dünyalık makamlarına rağmen ahirete yönelik dini görevlerini de asla ihmal etmiyor. İbadetlerini yerine getirirken de aynı özeni gösteriyor. Hep inandığı doğrular üzere yaşadı. Hiçbir zaman hiçbir şekilde görevini kötüye kullanmadı. Çok şükür hiçbir ekonomik sıkıntı yaşamadan ama buna rağmen hiç kimseye tepeden bakmadan sade bir hayat yaşayıp çocuklarını da hayata hazırladıktan sonra emekli oldu. Kardeşim öyle mutlu öyle huzurlu ki... Her geçen gün daha bir sevgi yüklü... Rabbim nice hayırlı uzun seneler nasip etsin... Onun zayıf, sakallı, nurani güzel yüzüne bakarken sözünü ettiği o fakir semtte yaşananlar bir film şeridi gibi gözlerimin önünden akıp geçmeye başladı. O zamanlar medya şimdiki gibi her şeyi haber yapamıyordu. Yoksul semtlerdeki ilkel şartlarda aç susuz yaşayan insanlardan hiç ama hiç kimse haberdar değildi. Hatta kimi fakir fukaranın zengin akrabaları bile onları arayıp sormuyordu. O günlerin acı dolu yaşanmış bir hikâyesi geldi hatırıma... Ankara'nın gecekondu bölgesinde, yüksek bir tepede iki göz derme çatma bir gecekonduydu... Suyu yok, elektriği yok, yolu yok... Ana-baba ve dört kardeşle altı kişilik bir aile yaşıyor bu evde. En büyük çocuk 14 yaşlarında zayıf, ufak tefek şirin bir kızcağız. Erkek kardeş iki yaş küçük... Diğer iki küçük kız kardeşin ise büyüğü yedi, küçüğü de üç yaşlarında. Her şeye rağmen sevgi dolular... Ama ailenin en büyük derdi evde su bulunmayışı. Yani evde su olmaması su kesintisi sebebiyle değil... Evin su tesisatı, musluğu, lavabosu yok... Devamı yarın > Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.