Çocuk, kış ve ramazan...

A -
A +

Dışarısı turuncuya dönük pembe görünüyor. Koşup pencereden bakıyorum incecik bir kar yağıyor ama nasıl güzel, saatlerce izletir kendini. “Yarın okul tatil olur mu?” diye düşünüyorum. Sonra annem sesleniyor yatağa girmem için. Evin küçüğüyüm o zaman, sobanın dibinde yer yatağım hazır. Atlıyorum, annem yorgan battaniye örtüyor üzerime; başıma da bir şeyler örtüyor üşümeyeyim diye... İçerisi karanlık, elektrikler kesilmiş, karın verdiği parlaklık ve sobanın sönmeye yakın ateşi tavana yansıyor. Hayran hayran manzarayı izlerken uyuyakalıyorum...

 

İlerleyen saatlerde sesler duyup uyanıyorum, cümbüş var! Sahur vakti! Annem çoktan uyanmış. Abim ve ablalarımın yatakları ikiye katlanmış, uzunca sofra hazırlanmış, sahur yapıyor herkes. “Ben de oruç tutacağım” diye onlarla oturuyorum. Yiyor, içiyor gülüşüp eğleniyoruz... Sabah oluyor annem kahvaltı hazırlamış beni uyandırıyor. Kahvaltı yaptırıyor henüz küçük olduğumu söyleyerek. Saçlarımı tarayıp sıkıca bağlıyor, atkı bere eldiven çorap patik ne varsa giydirip okula yolluyor...

 

Boyum kadar kar yağmış ama okul tatil olmamış. Bizim oralarda öyleydi. İşe giden biri ayaklarıyla yol açmış biz de oradan anca gidebiliyoruz. Okulun çatısında sarkıtlar oluşmuş, yere değiyor neredeyse. Uçlarını koparıp ısırarak yiyoruz, buzlu dondurma gibi. Arkadaşlarla kar saymaca oynuyoruz, tabii memlekete düşen kar tanesinin haddi hesabı yok, ne bilelim. Okul çıkışı dereye kaymaya gidiyoruz, nasıl bir kayak pisti oluşmuş anlatamam. Bir yandan avucumuz dolu kar yiyoruz bir yandan üstümüz başımız sırılsıklam olana kadar kayıyoruz...

 

Eve gitmem gerektiğini hatırlıyorum sonra. Sonra yiyeceğim fırçayı. Eve gidip annem fark etmeden üstümü değiştiriyorum ama fark etmemek mümkün mü? “İftar saati yakın” diye kurtarıyorum tabii. Cümbüş saati yine, kalabalık sofra, espriler nahif şakalar eğlendiriyor beni, çok mutlu oluyorum. Zaman böyle geçerken uyanıyoruz ve büyüdüğümüzü fark ediyoruz. Turuncuya dönük pembe manzaralar anılarda kalıyor...

 

     Sinem Sevinç

 

 

 

 

 

 

 

ŞİİR

 

 

 

     Nefes kadar

 

 

 

Bu dünyada saltanatın,

 

Değerin bir nefes kadar.

 

Olsa da binlerce katın,

 

Değerin bir nefes kadar.

 

 

 

Denizde yüzse de gemin,

 

Yalan yere etme yemin.

 

Daha biri öldü demin,

 

Değerin bir nefes kadar.

 

 

 

Burnun havada gezersin,

 

Karınca görsen ezersin.

 

Vaden dolunca gidersin,

 

Değerin bir nefes kadar.

 

 

 

Az yaşasan, çok yaşasan,

 

Olmasa kederin, tasan.

 

Ayşe, Fatma, Mehmet, Hasan,

 

Değerin bir nefes kadar.

 

 

 

Yalan dünya sonsuz değil,

 

Yalnızca rükuda eğil.

 

Mustafa Sinan sen de bil,

 

Değerin bir nefes kadar.

 

 

 

     Mustafa Sinan Ay-Isparta

 

 

 

 

 

MERAKLI BİLGİLER

 

 

 

KIŞ UYKUSU: Bazı sıcakkanlı ve soğukkanlı hayvanların, kışı uyku veya uyuşuk gibi bir dinlenme hâlinde geçirmesi durumuna kış uykusu deniliyor. Kış uykusunun süresi türlere ve çevre sıcaklığına göre birkaç haftadan altı aya kadar değişebilir. Hibernasyon, yâni kış uykusu tabiattaki bilmecelerden belki de en enteresanıdır. Milyonlarca memeli, sürüngen, haşerat ve böcek bütün bir kış boyunca uyur. Vücut organlarının aktifliği tamamen askıya alınır. Organların faaliyeti o kadar yavaşlar ki, güçlükle fark edilir...

 

Kış uykusu, değişken iklimlerde yaşayıp besin bulma zorluğu çeken hayvanlarda olur. Kışın yaklaşmasıyla sincap tarla faresi gibi hayvanların vücutlarında değişiklikler belirmeye başlar. Kalp atışları yavaşlar, soluk alışverişleri azalır ve zihin faaliyetleri durur. Derin, donmaktan emin kovuklarına çekilir, tostoparlak olarak derin bir kış uykusuna yatarlar...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.