Her kalp, kendi içindeki çiçeğin kokusunu verir. Bu ne demek? Kişinin kalbinden geçen neyse aslı da odur. Düşünceleri ve fikirleri kişinin kimliğidir. İnsanın fikri neyse zikri de o olur. Kalbi nasılsa davranışlarına da öyle yansır. İnsan olduğundan farklı davranamaz. Ya da rolü uzun süremez. Çünkü kalbinde ne varsa, önünde sonunda ona döner. Gülden çöp kokusu gelmez mesela. Çöpten de gül kokusu...
Kişi kendi karakteri ile doğru orantılı olarak davranır. Kalbi ne kadar temizse ve iyiyse o güzel kokuyu konuşmasına ve hareketlerine yansıtır. Ne kadar kirli ve kötü ise kalbindeki kötü koku da etrafına yayılır. O kişiye ne kadar güzellikle yaklaşsanız da bir zaman sonra bu mümkün olmaz. Çünkü fıtratı gereği yapılan iyiliği, güzelliği görmez. Kalbi iyilikle dolu bir insandan kötülük beklenmeyeceği gibi kalbi kötülükle beslenen birinden de faydalı iş beklenmez. İnsan neyi içinde biriktirirse ona taşar. Neye meylederse onu gösterir. Nasıl bakarsa öyle görür. Nasıl duyarsa öyle anlar. Nasıl hissederse öyle hissettirir...
İnsan her ağzına geleni söyleyebileceğini zannederse yanılır. "Her istediğini söyleyen istemediğini işitirmiş." Oturmasını kalkmasını bilmek, konuşmasını ve susması gereken yerde susmak insanı her gittiği yerde güzelleştirir. Edepli olmak bunu gerektirir. Güler yüz ve tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır. Ama bazen böyle olmak da yetmez. İnsanoğlu muhatabının da tatlı dilli ve güler yüzlü olmasını ister. Verdiği çabanın karşılığını göremeyince ister istemez kırılır. Fedakârlık tek kişi tarafından yapılırsa, biri kendini feda ederken diğeri bundan sadece kâr güderse yine insan ister istemez üzülür. Özetle; kırılan ve üzülen biri artık eskisi gibi olamaz. O hâlde kimseyi o raddeye de getirmemek gerekir.
Şeyda Şahin
Yeniden
İçi boş kelimelerimin artık
Sanki yazamıyor, çizemiyor gibiyim
Yaşlandık mı, yorulduk mu bilinmez
Gerçeklik algımın bittiği ortada
Ayak uyduramadık belki de,
İhtiraslar uğruna heba edilmiş gibi
İşi bitmiş bir manken gibiyim âdeta
Ne yapmak lazım, nasıl olmak lazım…
Bilmiyor, görmüyor hatta duymuyorum.
Aylar bir bir geçip giderken
Akıl edip de bir türlü başaramıyorum
Sonbahardaki bir çınar ağacı oldum
Yapraklarım bir bir dökülüyor belki.
Belki kovuğumdaki kuşlar uçuyor yuvadan
Ama sonuçta ben buradayım değil mi?
Hâlâ ayakta ve dimdik durabiliyorum,
En önemlisi de bu değil mi?
Hâlâ canlı olmak, nefes almak
Bir şeyler düşünmek ve çaba sarf etmek
AsilBey
PERHİZ: Günlük yiyecek ve içeceklerde miktar veya çeşit itibarı ile yapılan ayarlama veya düzenlemedir. En sık olarak çeşitli hastalıkların tedavisinde uygulanır. Günümüzde diyet kelimesiyse daha geniş bir mânâda günlük beslenmedeki her türlü düzenlemeleri ifade eder. Dolayısıyla perhiz bir çeşit diyet uygulaması olmaktadır. Diyet tedavisi yüzlerce yıldır tatbik edilmektedir. Geçen yıllar boyunca büyük gelişmelere sahne olan bu tedavi, bugün tıbbın ayrılmaz bir parçası olmuştur. Başlıca beş çeşit gıda maddesi veya bunların metabolik ürünleri vücut için zaruridir. Bunlar proteinler, yağlar, karbonhidratlar, vitaminler ve bazı minerallerdir. Günlük diyet bunları yeteri miktarda içermelidir. İyi bir tedavi diyeti, hastanın dinî, etnik, sosyal ve ekonomik durumu ile de uyuşmalıdır. Bunu günümüzde beslenme uzmanları ve diyetisyenler ayarlamaktadır.