Abdüllatif Uyan

Resûlullah Efendimiz ile Hazret-i Ömer akşam namazını kılıyorlardı. Efendimiz imâm olup, zamm-ı sûre olarak bir âyet-i kerîme okudular.

Kabr-i şerîfi Ankara-Bağlum'da bulunan Ahmet Mekkî Efendi hazretleri, bir sohbetinde; - Âhir zamandayız, buyurdu. Din bilgileri azaldı. İslâmiyete uymak gevşedi. Sünnetler terk edilip, bid'atler yayıldı. Ve ekledi:

Asr-ı saadette, bir Yahûdî ile bir münâfık ihtilâfa düşmüşlerdi. Yahûdî, münâfığa;

Şam evliyâsından Muhammed Ebû Müslim hazretleri, bir gün bâzı gençlere;

Bursa evliyâsından Açıkbaş Mahmut Efendi, komşu bir gencin evine gitmişti bir gün. Odasında bâzı zararlı kitapları görüp; - Bu kitapları evden çıkar! buyurdu. Delikanlı;

Celâleddîn-i Rûmî hazretlerinin oğlu Sultân Veled hazretleri, bir sohbetinde;

Resûlullah Efendimiz, bir gece, mübarek başını hazret-i Âişe'nin kucağına koyup, "Yıldızlar"ı seyre koyuldu.

Van evliyâsından Abdülhakîm Arvâsî hazretleri, bir gün sevdiklerine;

Cebrâil aleyhisselâm, Hazret-i Ebû Bekir'in Resûlullaha olan sevgisini ölçmek için "âmâ" şekline girip, oturdu yolunun üzerine.

Mısır'daki evliyânın büyüklerinden Sultân-ül ulemâ hazretleri, bir sohbetinde; - Kardeşlerim, dünyâ hayatı çok kısa olup, Cehennemdeki sonsuz azablar, burada yapılacak işlere karşılıktır, buyurdu.

Bir gün, Ahmet Mekkî Efendi hazretlerinin huzuruna bir genç gelerek; - Çok günah işliyorum efendim. Ne yapayım? diye sordu. Mübarek, şefkatle baktı gence:

Kabr-i şerîfi, Denizli'de bulunan Sultân Sarı Baba, bir sohbetinde;

Merzifon'da yaşayan Abdurrahîm-i Merzifonî hazretleri zamanında bir genç, ata binip köyünden çıktı bir kış günü.

Afyon'da yaşayan velîlerden Sultân Dûvânî hazretleri, bir sohbetinde;

Resûlullah Efendimiz, Eshab-ı kiramdan İbni Tîhâ'yı ziyarete gittiler bir gün. İbni Tîhâ, hem çok sevindi. hem de üzüldü. Zira ikram edecek bir şey yoktu evinde. Efendimiz, bahçede kuru bir hurma ağacı görüp;

İzmit'in Gölcük ilçesinde yaşayan Hak dostlarından Sultân Baba'ya, bir gün bir sevdiği gelerek;

Hazret-i Ömer radıyallahü anh halîfe iken, huzuruna bir grup Müslüman gelerek;

Türkistan evliyâsından Sûfî Allahyâr hazretleri, bir gün sevdiği bir gence;

Bir gün, Mekke'ye bir yabancı gelmiş ve bir deve satmıştı Ebû Cehil'e. Ama bir türlü parasını alamıyordu. Kâbe yanına gidip, oradaki müşriklere; - Ne olur, hakkımı ondan alın, diye yalvardı.

Aksaray'da medfun bulunan Hamîd-i Aksarâyî hazretlerine, bir gün bir sevdiği gelerek; - Efendim, akrabalarım beni çok üzüyor, diye dert yandı.