Resûlullah Efendimiz, Eshab-ı kiramdan İbni Tîhâ'yı ziyarete gittiler bir gün. İbni Tîhâ, hem çok sevindi. hem de üzüldü. Zira ikram edecek bir şey yoktu evinde. Efendimiz, bahçede kuru bir hurma ağacı görüp; - Yâ İbni Tîhâ! Şu ağaçtan hurma toplamamıza izin var mıdır? diye sordular. İbni Tîhâ büktü boynunu: - O, kuru bir ağaçtır yâ Resûlallah. - Olsun, sen biraz su getir bana! - Baş üstüne! dedi. Ve koşup getirdi suyu. Efendimiz, o suyun birazını içip, kalanı o ağacın dibine döktüler. Kuru ağaç, hurmayla doldu bir anda. Hepsi yiyip doydular. Bana da verilir mi? Yine genç ve yakışıklı bir Yahûdî Resûlullahın yanına geldi bir gün. O esnada Efendimiz, yeni inmiş bir âyet-i kerîmeyi okudular ki, meâlen; "Müminlere Cennette hûriler verilecek" buyuruluyordu bu âyette. Genç Yahûdî, sordu Efendimize: - Îman edersem, onlardan bana da verilir mi? - Elbette. - Peki, sen kefil olur musun? - Olurum, hem de yetmiş tanesine. Genç "Şehâdet"i okuyup Müslüman oldu. Çok geçmeden de vefat etti. Beni seç, beni seç! Efendimiz, bu gencin namazını kılıp, kabre indirdiler. Ama gecikerek çıktılar kabirden. Terlemiş ve mübarek gömleği de yırtılmıştı. Eshab-ı kiram; - Bu ne hâldir yâ Resûlallah? diye sordular Buyurdular ki: - Genci kabre indirince, Cennetten yetmiş hûri üşüştüler başına. Her biri; "Beni seç, beni seç!" diyordu. Büyük izdiham oldu. Aralarından zor sıyrıldım. Gömleğim de yırtıldı bu arada. E-mail: abdullatif.uyan@tg.com.tr Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com