Dijital çöküş

A -
A +
Özge Özsağman'ı ekranda gördüğümde aklıma 17 Ağustos gelir.
7,4 büyüklüğündeki deprem Marmara'yı yıktığı gece TGRT’de nöbetçi spikerdi Özsağman.
Herkes dışarı fırlamıştı. Evlere girmek mümkün değildi.
TGRT FM, hemen o gece TGRT ile ortak yayına geçti.
Kanal, açıklamaları ve bölgedeki İHA muhabirlerinden gelen bilgileri anbean ekranlara taşıyor, gelişmeler radyo üzerinden de millete duyuruluyordu.
O gece İstanbul'un her sokağında Özge Özsağman’ın titrek sesi dolaşıyordu...
O günden bugüne geleneksel medya, kan kaybetti. İletişim teknolojileri değişti. Fakat yirmi yılda mantalitede yol alamadığımızı 5,8 büyüklüğündeki depremde gördük.
GSM operatörleri çöktü. Wi-Fi imkânı olmayanın cebindeki internet gitti.
"Radyo mu kaldı birader? YouTube ile televizyonun pabucu dama atıldı" deniliyor. Oysa çok sevdiğimiz sistemler, internet çöktüğünde olmayacak.
Bu yüzden çağa ayak uydururken geleneksel medya yöntemlerini de 'stepne' olarak tutmalıyız. Bu bir millî güvenlik meselesi. Aksi hâlde savaşta ve doğal afetlerde bağırdığımızla kalacağız.
 
 
Felaket bize ders olmaz
 
2009 yılında İstanbul, tarihinin en büyük sel felâketlerinden birini yaşadı.
Ayamama Deresi taştı, E-5 ile TEM Otoyolu’nu birbirine bağlayan Basın Ekspres Yolu felaket denizine döndü.
İş yerlerini su bastı. Sel koca koca tırları sürükledi. Faciada 31 kişi can verdi.
Yetkililer "Kimse kusura bakmasın! Kamulaştırma ise kamulaştırma, istimlak ise istimlak. Dere yatağındaki hattı işgal eden ne varsa yıkılacak. Hata yapan bedelini ödeyecek" diye açıklama yaptı.
Peki ne oldu dersiniz?
Ayamama ıslah edildi.
Fakat 'yıkılacak' denilen binaların hiçbiri yıkılmadı.
Aksine bütün o hatta onlarca gökdelen dikildi.
Tam dere yatağına kocaman bir kolej yapıldı. Yanına devasa bir otel konduruldu.
Basın Ekspres Yolu boyunca yükselen otellerin ve plazaların hemen hepsi, konut projelerinin büyük kısmı, alışveriş merkezlerinin yarısı son on yılda inşa edildi.
Bize felaket ders olmaz. Onun için "yıkacağız" lafının "yapacağız" anlamına da gelebileceğini ihtimal dâhilinde tutmak gerek.
 
 
TRT SPOR2 lazım mıydı?
 
Dijitalleşme, medyadaki bütün dengeleri altüst etti.
Tüketici alışkanlıklarının ve ihtiyaçların değişmesi, Netflix gibi küresel oyuncuların doğmasına yol açtı.
Yeni düzenin aktörleri, yerel unsurlara hayat hakkı tanımıyor ve izleyiciye küresel düzenin üretimlerini dikte ediyor.
Kimi yayıncılar kendilerini yeni dalgaya uyarlayıp pastadan pay kapmaya çalışıyor kimi ise hazin sonu bekliyor.
Mesela Fransa bu çerçevede kamu yayın reformuna girişti. Hafta içi duyurulan çalışmaya göre kamu yayıncıları France Médias adı altında bir holding bünyesinde toplanacakmış. Kanallar dijital dünya ile rekabet edebilecek içerikler oluşturacakmış. Daha fazla film yayınlamak gibi... Televizyon, radyo ve internet siteleri birbirini besleyecekmiş. Netflix gibi platformlar Fransız üretimlerini sürece dâhil etmek zorunda olacakmış. Google'a da haber sınırlaması getirilecekmiş. Yeni yapılanmayı duyuran Fransız Kültür Bakanı "Bu projeyle kültürel egemenliğimizi yeniden kurgulamayı amaçlıyoruz" diyor.
Bizde de kamu yayıncılığında bazı adımlar atılıyor. Mesela şubat ayında sanat kanalı TRT 2 kurulmuştu. Şimdi de TRT SPOR2 faaliyete geçti. Oysa daha büyük, daha radikal şeyler yapılmalı. Aksi hâlde her adım ataleti ve ‘obezleşmeyi’ getiriyor...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.