Kazakistan’daki kaosun asıl sebebi

A -
A +
Numan Aydoğan Ünal    Sovyet komünist lider Stalin zamanında (1920-1933), Kazakistan halkının iki defa yaşadığı büyük açlık faciası, insanlık tarihinin en büyük trajedi ve soykırımlarından biridir. Bu facia, Kazak nüfusunun yaklaşık yarısının ölümüne sebep oldu.   Yakın zamanda Kazakistan’da meydana gelen müessif hadiseler başta Türkiye olmak üzere bütün Türk Dünyasını endişe ve üzüntüye sevk etti.    Sovyetlerin dağılmasından sonra kurulan Türk cumhuriyetleri içinde en müreffeh ve huzurlusu Kazakistan’dı. Bunda da kurucu ve ilk cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’in büyük rolü vardı. Burada sadece birini zikredelim: Çölün ortasında dünyanın en modern şehirlerinden biri olan başkent Astana’yı inşa etti.    Kazakistan’da bu hadiselerin çıkmasında yabancı istihbaratların rolü olabilir. Ancak; küçük çaplı gösterilere aniden katılan ve kendi resmî binalarını yakan-yıkan, iş yerlerini talan eden on binlerce insan da kendi öz halkıydı. Sovyetler’den sonra pek çok kalkınma hamleleri yapıldı. Fakat, halka tarih şuuru, millî şuur verilemedi. Çarlar ve Stalin zamanında yapılan zulüm, işkence, sürgün, katliamlar; açlıktan korkunç ölümler millete anlatılmadı. Anlatılsaydı, öğretilseydi  sadece “zamlar”dan dolayı kendi şehirlerini harabeye çevirmezlerdi.       STALİN DEVRİNDEKİ AÇLIK FACİASI   Bu makalemizde Stalin zamanında Kazakistan’da yaşanan insanlık tarihinin en korkunç açlık faciasından biraz bahsedelim: Sovyet komünist lider Stalin zamanında (1920-1933), Kazakistan halkının iki defa yaşadığı büyük açlık faciası, insanlık tarihinin en büyük trajedi ve soykırımlarından biridir. Bu facia, Kazak nüfusunun yaklaşık yarısının ölümüne sebep oldu. Komünizm devrinde bu facia hakkında konuşmak, yazmak yasak olduğundan, dünya kamuoyu bundan habersizdi.   Bu hususta ancak, Sovyetlerin dağılmasından sonra Türk cumhuriyetlerinde daha yeni yeni makaleler, kitaplar yazılmaya, filmler çevrilmeye başlandı. Günümüzde Kazak aydınları S. Eluvbay, T. Omerbekov M. Tatimov, T. Jurtbay ve P. Ayagan bu konuda araştırma yapmakta ve yazılar kaleme almaktadırlar.   S. Eluvbay diyor ki: “Hem 1920’li ve 1930’lu yılların başındaki açlık faciası, komünist iktidarın eliyle programlı olarak gerçekleştirildi. Planlı oldu diyorum çünkü Kazakistan’da Goloşyekin idaresindekiler, halkın ahırından hayvanlarını, kilerinden günlük yiyeceklerini, hatta o gün yemek için pişirdikleri yemeği sofradan veya kazandan toplattırmışlardı. Bu dediklerimi, bizzat yaşayan şahitlerden dinledim. Sovyet rejimi, halkın yaşadığı bu büyük açlık felaketini yok saymak için arşiv belgelerini raftan kaldırarak, halkın sesi olan yazarları susturarak, faciayı unutturmaya çalıştı.”   Smagül Eluvbay’ın bu büyük açlık faciasını dile getiren 1930’lu yıllarda yazdığı “Ak Boz Üy” romanı ancak Sovyetlerin dağılmasıyla 1990 yılında basılabildi. Bu roman 2015 yılında Gülzade Temenova tarafından Türkçeye tercüme edilerek “Arasat Meydanı” adıyla yayımlandı. Romanın “Kazakfilm” tarafından filmi de yapıldı.      KONUŞULMASI DAHİ YASAKTI!     Kazakistanlı Rus yazar Valeriy Mihaylov Fedoroviç, 1990 yılında Sovyetlerin son cumhurbaşkanı M. Gorbaçov’un sansürü kaldırmasından hemen sonra yayınlanan “Hronika Velikogo Djuta” (Büyük Afetin Kronolojisi) kitabında bu büyük açlık faciasında şöyle bahsetmektedir:   “1930’lu yıllarda yaşananlar hakkında ancak 1980’lerde birazcık bahsedilmeye başlandı. Sovyet rejimi yıllar boyunca bu hususun konuşulmasını yasaklamıştı. Ancak açlığı yaşayan insanlar bu yaşadıklarını hiç unutur mu? Açlığın canlı şahitleri her zaman aile ortamında çok gizli bir şekilde yaşadıklarını anlatabiliyorlardı. 1980 yılından itibaren kitabı yazmak için hazırlıklara başlamıştım. Kolay olmadı tabii… Girişi serbest olan Devlet arşivlerinde, açlık hakkında neredeyse hiç malzeme yoktu. Sanki 1930’lu yıllarda Kazakistan’da böyle bir hadise olmamış gibiydi.    Kazakistan’ın bağımsızlığından sonra yapılan araştırmalarda, 1920-1930 yıllarında 4,5-5 milyon Kazak vatandaşın açlıktan öldüğü anlaşıldı. Tabii ki, ikinci defa tekrar eden açlık felaketini önlemek mümkündü. Ancak Sovyet iktidarının esas gayesi çeşitli şekilde,  öteki olarak bildikleri halkları esir etmek, hatta mümkünse yok etmekti. Hâlbuki 1931-1933 yıllarında buğday ambarları boş değildi. Halka yetecek kadar buğday, et, hayvanları koruyacak kadar yem, ot stoku vardı. Fakat bunları bilerek halka dağıtmadılar.” (Prof. Dr. P. Ayagan)   Son olarak bu büyük facia Damira İbrahim ve Vahid Türk’ün hazırladığı “Kızıl Kıtlık”  kitabında dile getirildi: Kitapta, çekilen büyük açlık faciası ve faciayı yaşayanların hatıraları yazılmıştır. İnsanlar açlıktan ölmemek için kedi, köpek, fare, ölmüş hayvan yedikleri kaydedilmiştir. Bu kitap 2016 yılında Türkiye’de de basıldı.      FACİANIN SEBEBİ KOLHOZLAŞTIRMA    1917 yılında, komünist ihtilalinden sonra Sovyet rejimi kolhoz denilen çiftlikleri kurdurdu. Köylülerin bütün arazileri ve hayvanları ellerinden alındı. Çiftçi ailelerin bütün fertleri de bu kolhozlarda boğaz tokluğuna çalışmaya mecbur edildi. Asırlardan beri göçebe olarak yaşayan Kazakistan halkı, hayvanlarının elinden alınmasıyla âdeta ölüme terk edildi. Kolhozlaştırmanın esas maksadı ise nüfus politikası idi. Çarlar zamanından beri Ruslar her fırsatta Kazakistan bozkırlarında Rus nüfusunu çoğaltmaktaydı. 1917 komünist ihtilalinden sonra bu politika daha katı bir şekilde yapıldı. Kazaklar devamlı surette bu uygulamaya karşı çıktılar ise de bir türlü başarılı olamadılar. Böylece Kazak nüfusu aç bırakılarak, öldürülerek, yurtlarından terk ettirildi. Bu bakımdan Sovyet İhtilali’nden sonra da Kazak nüfusu azalmaya, Ruslar çoğalmaya devam etti.       KAZAK KOMÜNİST LİDERDEN STALİN’E MEKTUP    Büyük açlık faciası hakkında Komünist Partisi’nin mahalli Kazak liderleri ve halk tarafından Stalin’e gönderilen mektuplar Rus arşivinde bulunmaktadır. Kazakistan SSBC Merkez Komitesi yönetiminde bulanan ve kendisi de Kazak olan Turar Riskolov, Stalin’e hitaben yazdığı mektupta açlıktan dolayı büyük göçler ve ölümler olduğunu belirterek şöyle diyordu:    “Stalin yoldaş; yurtlarını terk ederek başka yerlere göç edenlerin çoğu yollarda ölmüş. Aç insanlar boğazından geçen her şeyi yemektedirler. O civarda kedi ve köpek hiç kalmamış, ne kadar hayvan varsa avlanmış. Kazakların yaşadığı çadırların etrafında köpek, kedi ve ufak başka hayvanların defalarca kaynatılmış kemikleri saçılmıştır. Göç etmeye mecbur olanların çoğu, çocuklarını rastgele yerlere bırakmak zorunda kalıyorlar. Başka yerlere göç edenler arasında çocuklarını beraberce götürebilenler yok denecek kadar azdır. Kazakistan’ın şehirlerinde, demir yolu istasyonlarında barınaksız, kimsesiz çocuklar kalabalıklar hâlinde dolaşıyorlar. Resmî kuruluşların verdiği bilgilere göre 1932 yılının sonunda kimsesiz kalan 50.000 Kazak  çocuğu herhangi bir yere yerleştirilmemiştir.”   Turar Riskolov, Sultan Galiyev gibi Stalin’e yakın bir politikacı ve üst idarecilerindendi. Daha sonra komünist rejim tarafından ortadan kaldırıldı. Hiçbir izi ve esamesi kalmadı.   Eğer açlık faciası olmasaydı yaklaşık 20 milyon olan Kazak nüfusu bugün 40 milyon civarında olabilirdi. Kazakistan hürriyetine kavuştuktan sonra Türkiye ile çok iyi münasebetleri oldu. Yüzlerce Kazak genci Türkiye’de öğrenim gördü. Pek çok Türk vatandaşı da Kazakistan’da iş kurdu…      
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.