Halime Gürbüz

Günlerden bir gün, köylerden birinde, bir adamın eşeği kör kuyunun içine düşmüş.

Temiz geçmiş...

"Öğrenmenin de maliyeti vardır...

Kalemtıraş devrinin çocuklarıydık biz.

Her yılbaşında olduğu gibi bu hafta da yine ve yeniden piyango çekilişinden gayrı bir şey düşünemez oldu millet! İnsanların 'gözü dönmüşlükleri' başımızı öyle bir döndürdü ki, "Elli Milyon Lira"lık ikramiye sonunda birilerine çıktı, yorgan gitti kavga bitti...

Yarın yeni bir yıl başlıyor...

Sakıncalılar...

Soba gibiydi eskiden sevgiler...

Eğitimi ne olursa olsun, bütün anneler doktordur.

Şu soğuk havalarda... "soba gibisi yok!.."...diye iç çekip...geçmişe dalanlara ve hâlâ 'soba...keyfini' yaşayanlara...

Ve bedevi yeniden yollara düşmüştü... Elinde asası, urbasında azığıyla soğuk havanın ısırıklarına aldırmadan ilerliyordu...

Kaba saba, soluk, yıpranmış giysiler içindeki yaşlı çift, Boston treninden inip utangaç tavırlarla rektörün bürosundan içeri girer girmez, sekreter masasından fırlayarak önlerini kesti...

Türk kası...

"Fatih'in İstanbul'u fethettiği yaştasın!.."

Met­re, ki­lo, sa­ni­ye...

O bir, bolluk bereket timsali!

Eskiden mektuplar vardı.

Her evin kendine has bir kokusu vardır.

Sonunda sigorta şirketlerinin de sigortaları attı!

Zap yapar gibi âşık olanlar: Bu kategori âşıkları, televizyon seyreder gibi yaşarlar ilişkilerini.