Okullarda, tarihinden habersiz bir nesil yetişti

A -
A +

İlkokul birden, üniversite sona kadar tekrar tekrar devrim tarihi okuduk. “Tarih tekerrürden ibarettir” derken bunu mu anladılar acaba?

Tamam cebir geometri, fizik kimya ve biyolojinin millîsi gayri millîsi olmaz. Kaybolmuş malın gibidir, Çin’de de bulsan git al!

Ama tarih, coğrafya ve edebiyata ihtimam gerek, eğer çocuğunun “devlet, millet, bayrak” ile dertlenmesini istiyorsan.

Müfredatta bir sürü dağınık bilgi. Doldururlar torbaya, çevirirler çorbaya.

Okursun, bir daha okursun, künhüne vakıf olamazsın asla.

Bir uzman araştırmış 9. sınıf tarih kitabında 110 farklı devlet, hanlıklar, beylikler, emirlikler, krallıklar. Sadece ilk 50 sayfada 57 ayrı savaş.

- Söyle bakiim, kim vardı sağ cenahta?

Tarih derslerinde “nerede, nasıl, ne zaman” sorularının cevabı bulunur da “niyesi niçini” anlatılmaz. Mevzu sohbet sıcaklığında işlenmez, ansiklopedi donukluğunda.

Okullarda, tarihinden habersiz bir nesil yetişti

REJİME PAYANDA
Kitap umumiyetle mağaralardan başlar, -hâşâ- orangutan kılıklı yaratıklar, ellerinde çivili sopalar. Darwinizme alan açarlar akılları sıra.

Efendim ilk insan ateşi buldu da, tekerleği taktı da, duvarları karaladı da...

Bir kere mümin ibadetlerini vaktinde yapar, bunun için güneş ve ay hareketlerini bilmelidir.

Kaldı ki Âdem aleyhiselama suhuflar indi. Yazı ve takvimin insanlık kadar eski olduğu vakıa.  12 hayvanlısı gider de Hicrisi, Rûmisi gelir o başka…

Yazı Sümerlerden evvel de vardı, sonra da olacaktı, Babil, Mısır gibi mesela…

O devirden aklımızda kalan isimler var, Hammurabi, Ramses, Şubbilililuma… İyi de ne yapmıştı bunlar? Ezberlemiş unutmuşuz, uğraşmışız boşuna.

Sonra bir Yunan muhabbeti başlar. Zeuslu okuma parçaları: Herkül, Odeysseia, İlyada…

Gelsinler Truva’yı anlatayım onlara…

YAKARIM ROMA’YI DA
Sahi bir Yunan okulunda Türk destanı okutulabilir mi? N’aparlar adamı sonra?

Bırak onları biz okumadık. Dede Korkut’u da hayal meyal işledik, bi tek Deli Dumrul kalmış hatırımda... Ergenekon ve Oğuz Kağan eh işte, kulağımız aşina.

Yaratılış, Türeyiş, Göç, Bozkurt ve Şu destanları hakkında fikir kanaat arama.  Manas’ın bir milleti nasıl ardına taktığını Kırgızistan’a gidince görecektim, Tokmak’tan Issık göle doğru uzanınca. Ozanlar milyon beyti ezberlemiş, durak ve nefes dersi veriyordu delikanlılara.  ,

Derken Pers - Makedon çekişmesine muttali olur, bağlanırsınız Roma’ya. Taaa Romus ve Romulus’tan başlar, uzun uzun anlatırlar.

Roma’da yönetim, Roma’da hayat, Roma’da sanat, Roma’da ordu, hukuk, para! Hannibal’ın seferlerinden, Cicero’nun nutuklarına... Bir sürü senatör, kumandan, didişme, çekişme, anlaşma...

Bıkar bunalırsın, “Ülen Neron bunları niye yakmadı ya?”

Okullarda, tarihinden habersiz bir nesil yetişti

KİM KİMDİR? ORASI NERESİ?
Sonra kavimler göçü… Gotlar, Ostrogotlar, Vizigotlar, Saksonlar, Angla Saksonlar, Cermenler, Franklar, Lombardlar, Vandallar…  İyi de bunlar kime tekabül ediyor şu zamanda? Alman, İngiliz, Fransız hangisi? Eflak, Boğdan, Nemçe, Lehistan, Maveraünnehr, Horasan nerede?

El Cezire, Alaiye, Meyafarikin çok mu uzaklarda? 

Hep aynı hikâye, filan boy devlet kurar, hâkimiyet sağlar. Sonra doğu batı diye ikiye ayrılırlar. Bir sürü tatsız kavga, savaşırlar saltanat uğruna.

Yorumlasalar can feda “Bakın çocuklar bölücülük iyi birşey değil, gördünüz işte birlik olanlar ayakta kaldı. Taht taç için dövüşen köle oldu yağıya...”

Orta Çağ İslam çağıdır ancak Asr-ı saadet bile üstünkörü işlenir, sureta.

Nedense Emevilere mesafeli dururlar. Hâlbuki İspanya’ya kadar onlar gider, muhteşem bir medeniyet kurarlar.

Avrupa ilmi Endülüs’ten alacak, maya çalacaktır Rönesans’a.

DÜRBÜNLÜ EŞKIYA
Mektepte bize “kervan yollarını hanlarla, hamamlarla donatan ecdadımız” değil, “kâşif maskesi altında dolanan katiller” tanıtılır.

Evet Kristof Kolomb’lar, Bartolomeu Dias’lar eli kanlı eşkıyadırlar.

Vasco da Gama pis bir korsandır, bilhassa Hicaz’dan gelen hacıları soyar, oturtur forsaya. Acımasızdır, Calicut, Mombasa ve Malindiyi topa tutar. Macellanın kırdığı yerlilerin sayısı meçhul, nitekim kendisi de esir toplarken öldürülür Mactan’da. 

Amerikalı bile bunların heykellerini söküyor, biz tarafımızı belli edemedik hâlâ. Sömürge tarihi diye bir şey var. Hangi Avrupalı nereye girdi? Halkı nasıl kırdı geçirdi? Neyle korkutup bezdirdi, nasıl uyuşturup devşirdi?

Örtülü sömürü nedir, emperyalizm bitti mi?

YA “İSTİKBAL SAVAŞI?”
Sen kalk Belçika’dan çık, Kongo’ya çök, yerlilere kota koy “şu kadar kauçuk toplayacaksınız bana!”

Verilen miktara ulaşamadı mı çocuğunun elini bileğinden kes ver babasına. Bak bakalım yapacak mı bir daha?

Öbürü kalyonlar dolusu zenci toplasın, vursun zincire bukağıya. İtelesin dipçikle maden ocaklarına.

Garibim zenciler kan terlesin şeker kamışı plantasyonlarında.

Sonra medeniyeti millî gelirle ölç, kauçukları yağmalayan Leopold’un ülkesi zengin ya “medeni” olsun, kimseye ilişmeyen Afrikalı fukara öyleyse, “yabani” diyelim onlara.

Tarih derslerinde İstiklal savaşımız yeterince anlatıldı, peki ya “istikbal savaşı’’mız?

Daa gelmedik biz oraya!

Emin Oktay adlı şaibeli ile olacağı bu kadar, Metin Oktay’a mı yazdırsaydık acaba?   Tedrisat hazırlanırken ecnebiler mi parmak attı yoksa?

VEFALIYIM, VEFALIYIZ...
Mektepte uzun uzun Orhun Kitabelerini kimin bulduğu ve nasıl okunduğu anlatıldı. Ama üzerinde “Ey Türk! Üstte mavi gök çökmedikçe, altta yağız yer delinmedikçe, senin ilini ve töreni kim bozabilir”  yazdığı atlandı...  Kutadgu Bilig”, “Divânü Lûgati’t-Türk”, “Atabetü’l-Hakayık” ve “Divân-ı Hikmet”ten üçer satır okutsalardı hiç olmazsa.  

“Yenilirsen değil, vazgeçersen kaybedersin!”  İşte bu yüzden Kılıçarslan, Selahaddin Eyyubi ve Moğolları durduran Baybars iyi anlatılmalı çocuklarımıza. Teslim yok, ümit arayacaksın çıkmadık canda!

Ahmet Yesevî, Mevlânâ, Ahî Evran, Yunus Emre, Hacı Bektâş-ı Velî ve Hacı Bayrâm büyük kıymetler uzak değil, elimizin altında.

Alplik, gazilik, bacılık, ahilik, dervişlik nedir, vakıflar, loncalar, dergâhlar ne kattları hayatımıza?

Memleketi idadiler, rüştiyeler, mühendishaneler, tıbbiyeler, mülkiyeler, sanayii nefise, maliye ve baytar mektepleri ile donatan, kendi kesesinden hastaneler, yetimhaneler, darülacezeler yaptıran Abdülhamid Han hain olabilir mi?

Ben onun yaptırdığı mektepte okudum (Vefa Lisesi) o yüksek tavanlı, geniş camlı, aydınlık sınıfları unutamam asla.

Kızılmış!

Sultan kendisine suikast düzenleyen teröristi bile (Belçikalı Jorris) affeder. Ermeni militanlara “şanlı avcı” diyen şairi havale eder Allah’a.

HEM İÇTEN HEM DIŞTAN
İttihatçılardan biri Edirne Fatihi olmak için aldım verdim oynar. Biri Mısır sultanlığına kalkar, mitralyoz üzerine piyade yollar.

Efendim harbe Yavuz ve Midilli yüzünden girmişiz. E girmeseydiniz paşam, “limanları biz bombalamadık” deseydiniz Ruslara...

Yok Almanlar yenildiği için yenik sayılmışız. Anadolu hariç bütün topraklarımızı kaybettik, nasıl yenilecektik başka?

İlkokul birden Üniversite sona kadar devrim tarihi okuduk, hep aynı mevzular, biteviye tekrar. “Tarih tekerrürden ibarettir” sözünden  bunu mu anladılar acaba?

Pusulasız dümensiz vapur abartılarına ne gerek var? Bandırma modern bir gemidir o devrin şartlarında. Kemal Paşa da yalnız değildir, 22 kurmay subay, 25 er ve erbaş, 8 kâtip ve 21 mürettebat vardır yanında.

Cihan harbiyle kıyaslarsanız, İstiklal savaşı mahallîdir ve sadece Türkler ve Yunanlılar arasında. Genelkurmay belgelerine göre 9167 yiğidimiz kavuşur rahmet-i rahmana.

Bu sayı Allahuekber Dağlarında neredeyse 10 misli, Çanakkale’de belki 30 kat fazla.

Bilmiyorum PKK mücadelesinde kaç fidanımızı kaybettik acaba?

Hani yedi düveli yendiydik?

Niye dolanıyorlar oralarda?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.