Vardı da oynamadık mı?

A -
A +

Bizim oyuncakçılarımızı tabii ve mali afetler değil değişen renkler ve zevkler yıkar. Amcam kırk yıldır aynı Karagöz’den yapar, sonra niye almıyorlar diye bize kızar.

 

 

 

Vardı da oynamadık mı?

 

 

 

Evvel zamanlarda küçük hanımlar yapma bebeğe ihtiyaç duymaz, gerçekten gülen, ağlayan, gıdıklanan, kıkırdayan, bıngıldağı oynayan ve cennet kokan bir kardeşi vardır ve o ona zimmetlenir çoğu defa.

 

Minik yürümeyi eteğine tutuna tutuna öğrenecek, çantasını taşıttıracak, ödevlerini yaptıracak, pantolonunu ütületecek, parası bitince kapısını çalacak ve ‘Benim ablam bir tane” diyecektir hayatı boyunca.

 

Erkeklerin tahta atla geçirecek vakitleri yoktur hakiki atları vardır zira. N’apsın orlon kuzuyu, plastik köpeği? Koyunları keçileri önüne katar her sabah.

 

Harman zamanı seherle kalkan, yatsıyla yatan minik dönüp de oyuncak dövene bakmaz.

 

Silkelenen zeytini yerden alıp sepete koymak için boy, pos, bilgi, tahsil, statü aranmaz. Çocuklar da büyükler kadar işe yarar. “Hadi bakayım hanginiz geçecek” der yarıştırırınız, rekora koşarlar.

 

Yedisinde çıraklığa başlayan tıfıl sanatıyla oynar, eli gitgide yatar ve bundan keyif duyar. Oyuncak mı? Nereden bulacak hem öyle bir vakti mi var?

 

 

 

Vardı da oynamadık mı?

 

 

FIRILDAK YAP PARA KAP

 

 

Eyyûb Sultan’da İskele Caddesi’ne açılan Oyuncakçı Çıkmazı’nda karşılıklı dükkânlar sıralanır. Malzemeleri genellikle ahşaptır, yer yer teneke çakar, kınnap, kâğıt ve boncukla donatırlar.

 

Derken bir kırık ayna furyası başlar, minik beşiklerin tel dolapların sağına soluna yapıştırırlar. Hızını alamayan midye kabuğu ve tavuk tüyü ile şekil yapar.

 

Malzemeler matah değildir umumiyetle marangoz ve terzi atıklarını kullanırlar. Çuldan çaputtan dört ayaklı bir mahluk diker, düğme gözlü alametin içine saman basar, baştan savarlar. At isteyene de, it isteyene de onu satarlar, hem devedir, hem dana.

 

Amaan salla gitsin, tıfıl değil mi sonunda.

 

Haliç’in çamuru pişti mi nar gibi kızarır, düdüklü testileri maviye yeşile boyar, lülesine sarı yaldızla çizik atarlar yıllarca.

 

 

DOSTLAR ALIŞVERİŞTE...

 

 

Vardı da oynamadık mı?

 

 

 

Oyuncakçıları dükkân önüne bir peyke atar, malları duvardaki çengellere asarlar. Umumiyetle çember, dönme dolap, tef, dümbelek, tel dolap, şakşak, saplı davul, hacıyatmaz, havan, yayık, cambaz, kamış kaval, pırlangıç (dönerken öten topaç) yaparlar... Çocuklar oyuncak sever ama oyuncak yapmayı daha çok sever, hangimiz yay için bir dalı eğip de ip bağlamadı? Tahta kılıç, patlangaç, sapan, telden araba yapmayan var mı aranızda? İyi de olsa, kötü olsa nefes almadan oyalar, tadı hazzı başka.

 

Çelik çomak reflekslerinizi artırır, çivi oyunu geometri bilginizi ve nişan kaabiliyetinizi katlar.

 

Neşe ve coşku oyuncaksız oyunlardadır aslında. Uzuneşek, birdirbir, saklambaç, kovalamaca... Kudurur, çığlıklanırsın, gülmekten ağrılar girer karnına.

 

 

 

Vardı da oynamadık mı?

 

 

YANGINDAN SONRA...

 

 

Vardı da oynamadık mı?

 

 

 

Eyyûb Sultan semtinde tıkırdıyan 30 civarında oyuncakçı vardır, 1921 yangınıyla dağılırlar, iki dükkân kalır arkada.

 

Onları da yangın zelzele değil değişen renkler ve zevkler yıkar. Amcam kırk yıl boyunca aynı Karagöz’den yapmış, değişiklik aramaz.

 

Hâlbuki elin Avrupalısı biteviye hamle yapar. Ev eşyaları, feza araçları, robotlar... Derken pillilerle iner sahaya.

 

Tenekeyi, presle şekillendirip perçinlemek zor değildir ama öyle bir arayışımız olmaz. Derken plastik ve pelüş oyuncaklar hâkim olur pazara. Kirli ve kimyevidir lakin çocukları yakalar, para Japon’a akar.

 

İşte Beyoğlu esnafı onlardan getirir, saatler, fotoğraf makineleri, otomobiller, mutfak eşyaları, masal dünyasına dair meşhurlar, minik hayvancıklar...

 

 

 

Vardı da oynamadık mı?

 

 

DEĞİŞİM GELİŞİM

 

 

Cumhuriyet ile ithalat artar. Marpuççuların Rum esnafı (mesela Spiro Giokas) piyasanın nabzını tutar.

 

Yüksek Kaldırım Hocopulo Pasajı’ndaki “Kukla Hastahanesi”nde kurşun askerler dökülür. Yedek parça gibi her boy el, kol, bacak, gövde, kafa. Kime ne lazımsa?

 

Nakamura’nın Japon Mağazası insan kaynar. Taş bebekler, kağıt fenerler, şemsiyeler, daha neler neler?

 

Derken Bon Marché, Bazar Allemand, Jean Sferopoulo gibi alafranga mağazalar girer topa (1930’lar). Askerler, subaylar, piyadeler, bahriyeliler, süvariler.

 

Bayrak taşıyanlar, sipere yatanlar, bomba atanlar, taramalı kullananlar...

 

Kaleler, kuleler, kamyonlar, tanklar, motosikletler, hepsi var anam yeter ki paradan haber ver onlara.

 

 

 

Vardı da oynamadık mı?

 

 

 

Oyuncak deyip geçmeyin kanepe, markiz, berjer, konsol, komodinle oynayan çocuk evdeki sediri beğenmez sonunda. Bebeğine pembe ponje etek, dantelli külot, kurdele, iskarpin giydiren modaya riayetkâr olacak, aşırı makyaj yapacaktır ilerleyen yıllarda.

 

Hepsi bir yana cari açıkta makas açılır, para akar yabancıya.

 

Yerli millî imalatçılardan Hamdi Baba resimli küp oyunuyla bir çıkış yapsa da bizimkiler sokak tezgâhlarında satılır, ecnebilerinki eczane ve züccaciye raflarında.

 

 

“ÇÖPÇOLCAM...”

 

 

Vardı da oynamadık mı?

 

 

 

Malum kızlar anne olmaya meraklıdırlar. Kadınlar gibi söylene söylene ortalığı toplar, yemek pişirir, çay demler, misafir ağırlar. Bez bebeğini sarıp sarmalar, ayağında sallar.

 

Oğlan çocuklarının işi çoktur. Daha askere gidecek, üniforma giyecek, paşa olacak, cenge çıkacak. Nı nı nıın. Yurdumuzu düşmanlardan kurtaracak.

 

Ne çok şey lazımdır bilseniz, kılıç, kalkan, top, tüfek, tabanca. Tank, hücumbotu, cip, jemse, tayyare, denizaltı, dürbün, harita.

 

Yangınlara müdahale etmese olmaz. Evvel zamanlarda tulumbacılar “yiheyyyt” diye naralanır, vaka mahalline koşarlar. Şimdi kırmızı bir itfaiye arabası gerek, çakarlı lamba, kova, hortum, çengelli sopa... “Da di da di” diye avazlanırlar, tıknefes olasıya.

 

Ayaklanan tıfıllar cam güzeli kesilir yapışırlar pervaza, mahallede gördükleri tek kamyon çöp arabasıdır, arkaya asılan elemanlara bayılır, çöpçülükte karar kılarlar.

 

 

 

Vardı da oynamadık mı?

 

 

ÖKSÜR BAKİYM

 

 

Doktor olacak çocuğa gözlük ve körüklü çanta gerek. İçinde stetoskop, tansiyon aleti, haplar şuruplar ve kötülere (ay onlar çok fena) batırmak için boy boy şırınga. 

 

Örtmen olacaklara tebeşir ve karatahta. Bir de haşarıları dövmek için cetvel sopa. “Hışşt sen arkadaki, kalk bakiym ayağa, tek ayak üzerinde duracaksın zil çalasıya!”

 

Bakkal terazisiz olmaz, yeter ve gerek şart. Çeşit çeşit kutu ve torba bulacaksın. Tuğla kırıkları kırmızı biber, çakıl taşları şeker, ot ve yapraklar, ıspanak pırasa... 

 

Berber olacaksan makas ayna, traş fırçası, ustura, kolonya. Bir de eski iskemle lazım ve tabii ki ayna.

 

İnşaatçılara vinçler, dozerler, damperli kamyonlar... Hele bir kum havuzu buldun mu doyum olmaz, yollar yapar, tüneller açarsın icabında.

 

Ben on günlüğüne ninemde kalmış odunlukta düzgün kesilmiş tahta parçaları bulmuştum (amcam mobilyacıydı zira). Onları üst üste dizip apartmanlar, kurmuş, neler yaşatmıştım kafamda. İsteksiz gitmiş doyamamıştım, bir on gün daha kalabilirdim pekâlâ...

 

 

 

Vardı da oynamadık mı?

 

 

OYNASA CAN FEDA

 

 

Ahir zaman veletleri hep hazır istiyor. Eğer kaptanım diyorsa gemileri ve limanı önünde olacak hazır kıta. Sonra? Sonra n’ossun beş dakkada bıkacak bırakacak, demiryolu isteyecek bu defa.

 

-Top oynıycam.

 

-Tamam git oyna

 

-İyi de hani bana krampon, eldiven, üniforma?

 

Ömrü patlak plastik ardında koşmakla geçen baba koşar mağazaya. Sanki oynayacak paşa.

 

Bakıyorum sitelerdeki bisikletler pas içinde, zincirleri kopmuş, lastikleri patlak, çürümüşler yağmur, güneş altında yata yata. Eskiden bisiklet günde üç defa silinir, yağlanır, çizilmesin diye şerit kaplanırdı itinayla.

 

Ben bildim bileli oyuncakçılarımız sanatın bittiğinden söz açar, ağlarlar. İyi de baba yıl olmuş 2025 kaynana zırıltısı, kağnı arabası satıyorsun hâlâ. Kim n’etsin tefi, dümbeleği, sen Togg, Gökbey, Hürjet, Kızılelma yapsana çocuğa.

 

Çinli böyle yürüdü, büyüdü, geldiği yer ortada!

 

 

 

 

 

İrfan Özfatura’nın önceki yazıları…

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.