Tanka karşı takıtak

A -
A +

Ayntablılar aç kalır, açıkta kalır, hastalanır, yaralanırlar ama teslim kelimesini ağızlarına bile almazlar. 

Gaziantep'e defalarca gitmiş ama Şahin Bey Millî Mücadele Müzesine girmemiştim. Meğer ne çok şey kaybetmişim, insanı o günlere götürüyor âdeta...

Bu gün (25 Aralık) için saklamıştık, isterseniz kısa bir özetle girelim mevzuya. 

Osmanlının son yıllarında İttihatçılar, Almanların oyununa gelir maceraya atılırlar. Cihan Harbi’nde birçok cephede savaşırız. Kûtü’l-Amare haricinde net zaferimiz olmaz, sınırlarımızın üzerinde onlarca devlet peydahlanır, ne ordu kalır, ne silah. 

17 Aralık 1918... İngilizler Mondros Mütarekesini bahane edip Ayntab'a girerler, atlarına yem aramaktadırlar sözümona. 

Amerikan Koleji ve çevresindeki Ermeni evlerini karargâh edinir, bir ay sonra Maraş ve Urfa’ya saldırırlar; demek ki, yem dümeni uydurma. 

Ermeniler de onlara katılır, ev ev dolaşıp halkın elindeki ateşli silahları toplar,14 araba dolusu delici ve kesici alete el koyarlar... İngilizler kalıcı gibi durmaz, sanki gidivecektirler yarına. Nitekim petrol bölgelerine uzanır, Ayntab’ı Fransızlara bırakırlar. Tarihçiler “Musul’daki nezaret haklarından vazgeçerek” cümlesini kullanır burada. 

Tanka karşı takıtak

MÜTEGALLİBE KİBRİ

Mali’nin çöllerinden Senegal’e, Cezayir’den Guyana’ya uzanan bir sömürge imparatorluğu kuran Fransa zorlanacağını sanmaz. Eh halkın elindeki silahlar toplandığına göre rahattırlar. Ermeniler de yanlarındadır, Fransızdan ziyade Fransızcılık yaparlar. 

İşgalciler 29 Ekim1919’da merasimle şehre girer. Gayrimüslimler tezahüratta bulunur onlara.  

Cemiyet-i İslami ise protesto eder, tepkisini koyar açıkça. 

O cuma, Ermeni tercümanıyla şehre inen bir Fransız subayı, Akyol Camii’ndeki Türk bayrağına takar. Zorla indirtince halk galeyana gelir, yerli polislerle işgalci askerler itişir kakışırlar, tansiyon yükselir bir anda...  Müslümanlar 23 Kasım’da öyle coşkulu bir miting yaparlar ki, Fransızların gözü korkar, bu kadarını beklemiyordurlar. Ermeniler neyin peşindedirler bilinmez; tahkir eder, taşkınlıkta bulunurlar. Gasp, tehdit, sataşma... Frenk arkalarındadır nasıl olsa. 

O günlerde birkaç sarhoş işgalci, bir Türk hanımına sarkar, peçesine asılırlar. Kadıncağızın oğlu Mehmed Kâmil (10 yaşındadır) taşlarla saldırır onlara. Çocuktur demez süngüler, şehit ederler oracıkta. 

Ve köprüler atılır, çatışma kaçınılmazdır bundan sonra. Heyet-i Merkeziye sabırsız gençlere “Durun hele” der, “vakti gelmedi daha.”  Fransızlar gerginliği hisseder çekilir kışlasına.

İstanbul çaresizdir, Kuvayımilliye derdiyle yanmakta.

İş başa düşmüştür, Halep’e gider vaziyeti anlatırlar. Bu şehir kara gün dostudur, elindekileri evindekileri verirler, tüfek fişek ne varsa. 

Antepliler şehri 22 bölgeye taksim eder, birer reis koyarlar başlarına. 

Şehreküstü Camii’ni hastane olarak düşünürler, ihtimal ihtiyaç olacaktır ona.

Tanka karşı takıtak

CESEDİMİ ÇİĞNEMEDEN!

O günlerde Birecik Askerlik Şubesine tayini çıkan Mülazım-ı Sâni Mehmed Said evine dönmüştür uzuuun yıllardan sonra. Ailesi ile sadece bir gece kalır, bakar ki şehir namlu ucunda. Heyet-i Merkeziye'den vazife ister, koyar elini taşın altına... 

Mehmed Said Çanakkale, Romanya, Trablus, Balkanlar, Yemen, Filistin ve Sina'da savaşmış bir muhariptir, Trablus Harbi’ne gönüllü katılmış, Balkan Harbi’nde Çatalca cephesinde yer almıştır. Mısır, Seydi Beşir Kampında esir kalmıştır hatta. 

Antep'in yerlisidir, kısa sürede 200 adam toplar ve Kilis-Antep yoluna el koyar. Nedendir bilinmez  "Şahin Bey" derler ona. 

Antep esnafı Fransızlara bir şey satmaz, elinin tersiyle yok der, çık işareti yapar. Onlar da her şeylerini Katma'daki  (Kilis'in güneyinde Azez'in batısında) tümende getirmek zorunda kalırlar. 

3 Şubat 1920... Fransızlar Antep’e 150 arabalık erzak yollar, iki bölük asker katarlar yanına. Şahin Bey, konvoyu Kertil’de pusuya düşürür ve hayli hırpalar. Dönmek zorunda kalırlar. 

Ardından telgraf hatlarını tahrip eder, tümenle irtibatlarını koparır.  

Fransızlar, bir daha dener, yine yenilir, çekilirler. 

25 Mart 1920'de Yzb. Andorya kumandasında yola çıkan konvoy sıkı hazırlanır. Sekiz bin piyade ve iki yüz süvari vardır yanlarında. Ayrıca bir batarya top, 16 ağır makineli, çok miktarda otomatik tüfek ve dört tank. Şahin Bey ve arkadaşları düşmanın karşısına dikilir, şiddetle karşı koyar. Çatışmanın dördüncü gününde 18 kişi kalmış ama mevzilerinden sökülememiştirler hâlâ..  Sonunda Şahin Bey tek kalır, mermisi bitince kamasına sarılır “Cesedimi çiğnemeden geçemeyeceksiniz” der âdeta.   

Şahin'i sorarsan otuz yaşında,

Süngüyle delindi köprü başında.

Çeteler toplanmış ağlar başında.

Uyan şahin uyan gör neler oldu.

Sevgili Ayıntab'a Fransız doldu.

Tanka karşı takıtak

AÇLIKTAN KIRILSINLAR

Fransızlar şehre giremez, bir iki denerler pahalıya patlar, tankları zor kurtarırlar. Onun için uzaktan vurur, kuşatıp teslim olmalarını beklerler sabırla. 

Antepliler zeki ve üretken insanlardır, Tevfik usta tahtadan makineli tüfek sesi çıkaran bir alet (takıtak) yapar. 

Sanatkarlar patlamayan Fransız mermilerini matkapla deler, barutunu alırlar. Camla çiviyle karıştırıp sahanlara doldururlar (Özdemir bombası) Ramazan topuyla da göz korkuturlar sonra. 

Müdafaa müddetince Fransızlar şehre 70 bin top mermisi atar, 6.317 Antepli şehit olur. Nüfusun 1/5’ine tekabül eder kaba hesapla.

Bu arada Nakip Ali, Sarmsak Tepe’yi ele geçirir. Yer yer makineliler karşısında çaresiz kalırlar. Şıhın Dağı’nda ne yiğitlerimiz toprağa düşer, Karayılan da vardır aralarında. 

Asıl adı Mehmet olan Karayılan; zengin bir ailenin çocuğudur. Babası Ermeniler tarafından şehit edildiğinde 16 yaşındadır daha. Kendini yetiştirir, ilmini artırır imamlık yapar. Rus cephesinde yararlıklar gösterince çavuş rütbesi takarlar. 

Karabıyıklı’da düşmana ilk ve kesin darbeyi o vurur. Fransızlar felaket panikler “Ne işimiz var” derler, “bizim buralarda!”

Zaten Maraş ve Urfa'da yenilmişlerdir, Antep de öyle mi olacaktır acaba? Gelir gider teslim teklifinde bulunurlar.

Halk bombaya alışmıştır artık, ıslık sesi duyan yere yatar.

Bazen geç kalırlar, kadınlar çocuklar parça parça...  

Yiyecek yok, cephane yok. Şehir yanmış yıkılmış. Karatarla Camii’nde buluşup istişareye otururlar. 

Karar: Teslim yok. Olsun, ne olacaksa! 

Adamlar beyaz bayrak beklerken ne görseler iyi, kalede koskoca bir hilal. 

Şehri daha şiddetli bombalar, çemberi daraltırlar.

Kadın ve çocuklar kastellerde mağaralarda saklanır ama salgın hastalıklar dolanmaktadır etraflarında…

Kuvayımilliye’ye telgraf çekilir. Cevap: Malum biz Batı Anadolu’dayız şu anda... 

Halka hakikati söyleyemez, “Geleceklermiş” derler, “pek yakında!”

Tanka karşı takıtak

KİMYASAL SİLAH

Fransız tümeni 20 bin silahlı. Antepli 2 bin tüfekli, 850 bıçaklı. 

Gün olur, 500’den fazla bomba düşer, duvarlar çöker, yangınlar çıkar. Dumanları sarımsı siyahtır, çok pis kokar, insanı boğar. 

Aldırmazlar, kefenlerini başlarına dolar ölüme hazırlanırlar.

5 Ekim’de Fransızlar taarruz eder ama çekilmek mecburiyetinde kalırlar. Tekrar saldırırlar; bir subay, 20 askere patlar.  

Şeyh Camii avlusu kan revandır. Anteplilerin elinde tentürdiyot ve gazlı bez kalmaz. Eter olmadığı için yaralıları bayıltamaz, kollarını bacaklarını bağırta bağırta kesmek zorunda kalırlar. İple bağlarlar ki, çırpınmasınlar. 

Kışla birlikte soğuk da başlar.

Hepsi bir yana çocuklar açlığa dayanamaz. Tamam zerdali çekirdeğinden ekmek yapma fikri zekicedir ama muhtevasında siyanür vardır eser miktarda. Kuru yaprak ve süpürge tohumu ile nefislerini körletirler; ot, kök ne bulurlarsa.

Eşeğin önündeki kepeği bile yerler, hayvan ölür, etini kapışırlar bu defa.

Bir iki baskın deneseler de pahalıya patlar. Şehadeti yudumlayan 110 civan daha...

Tanka karşı takıtak

KEFEN BEZİ...

2. Kolordu Kumandanı Albay Selâhattin Adil Bey, 6-7 Şubat 1921 gecesi Antep müdafilerine emir gönderir; “Bu gece kuşatma hattını yarıp çıkın, aksi takdirde dışarıdaki kuvvetler yardım imkânı bulamayacak bir daha!” 

Yiyeceklerini içeride kalanlara bırakıp sızarlar karanlığa. 

450 muharip, Mustafa Fevzi Bey komutasında huruç harekâtına katılır, sonra bir 50 daha. 

8 Şubat’ta. Şehirde silahlı kalmaz.  

Teslim. 

Bu kelimeyi ağızlarına bile almazlar.

-O zaman bayrağı indirin.

-Olmaz!

-Beyaz bez asın. 

Buna önce kadınlar itiraz eder. “Bizden istemeyin, teslim bayrağı için çaput bile çıkmaz!” 

Revirden kefen bezi getirip asarlar. 

Tanka karşı takıtak

KAÇARCASINA

Ve ikinci işgal. Bu sefer daha dikkatlidirler; Ermenileri arkalamaz, halkın nasırına basmazlar. 

Şehri gezen subaylar böyle bir direnişin halk tarafından yapıldığına inanamaz. 

“Kilikya bize hayal” derler, “hayatta düzen tutturamayız burada.”  

Masa başına oturduklarında kararsızdırlar, çekilmek için bahane ararlar âdeta. 

Ve defolup giderler sonunda.

Antep direnişi tekrar tekrar okunsa yeridir; acı, sabır, metanet, yardımlaşma... Hepimizin alacağı dersler var onda. 

Gidin ziyaret edin ve birer Fatiha okuyun ecdada. 

Çocuklarınızı da götürün, bu destan unutulmaya.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.