Dendias bu tiyatroyu oynamak zorunda!..

A -
A +
Yunanistan Dışişleri Bakanı’nın Ankara’da diplomatik nezaket sınırlarını aşan şımarık ve küstah bir tavır sergilemesinin altında yatan sebepler bilinmiyor değil. Mevlüt Çavuşoğlu kendisine gerekli ayarı verdi...
 
 
“Avrupa’nın şımarık çocuğu olmak” böyle bir şey olsa gerek!.. Yunan Başbakanı Kriyakos, her fırsatta Avrupa Birliği'ne selam göndererek, Türkiye’ye karşı “yaptırım” çağrısında bulunur. Eh patronu böyle yapınca Nikos Dendias geri kalır mıydı? Resmen ve alenen densizlik yapma pahasına, Ankara’da, ortak basın toplantısında, AB’nin yaptırımlarıyla tehdit etmeye kalkıştı. Nasıl olsa bugüne kadar AB, Yunanistan adlı küçük ülkeye her türlü iltimas ve kayırmayı yapmaktan geri durmamış… O yüzden Yunan politikacıları da bol bol buradan harcıyorlar! Yunanistan Dışişleri Bakanı Dendias, çaresiz böyle bir tiyatroyu oynamak zorundaydı. Çünkü öteden beri savundukları tezler, meşru zeminlerde kabule şayan şeyler değil. O yüzden suyu bulandırarak o anaforda balık avlamaya çalışıyorlar. Kazın ayağı öyle değil tabii!.. Dışişleri Bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu, Dendias’a hemen oracıkta gerekli ayarı verirken, Avrupa Birliği'ne de çok net bir mesaj göndermeyi ihmal etmedi. Sayın Çavuşoğlu, “Biz AB’den korkmayız…” derken; bu beyanın mana itibarıyla aynısını daha üç ay önce, AB’nin fiilî lideri ve en büyük üyesi olan Almanya’nın Dışişleri Bakanı Heiko Maas’ın yüzüne de, yine Ankara’da ortak basın toplantısında yapmıştı. Şu hâlde Yunanistan’ın ikide bir aba altından, AB sopasını göstermeye kalkışması boş iştir. Kendisine bir faydası olmaz. Çavuşoğlu önceki akşam bunu Dendias’a ders anlatır gibi anlattı. Ve bu sevdadan vazgeçmelerini, gerçekçi olmalarını tavsiye etti.
Türkiye ile Yunanistan arasındaki meseleler, pekâlâ iki devletin kendi inisiyatifleriyle yürütecekleri müzakerelerle çözüm yoluna sokulabilir… Elbette bu o kadar kolay ve bugünden yarına olabilecek bir iş değil. İki ülke arasında çözüm bekleyen pek çok mesele var. O kadar girift meseleler ki, bunlar için ne gibi bir formül bulunacağına dair, yıllardır fasılalarla devam eden "istikşafî görüşmelerde”, şimdiye kadar belirgin bir sonuç alınamadı. Ancak hâl böyle olsa da, çözüm yolu yine müzakere zemininden geçiyor. Burada da tarafların iyi niyeti esas katalizördür… Ama Yunanistan daima topu taca atıyor. Uluslararası hukukla bağdaşmayan iddia ve taleplerle, oldubittilerle sonuca gitmeye çalışıyor. On yıllardır Ege’de karasuları, kıta sahanlığı ve hava koridoru konularında yaptığı gibi. Son yıllarda Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon rezervleri konusunda yaptığı gibi. Yunanistan sıkleti yetmediği için Türkiye ile hep kaçak güreşmeye yelteniyor! Bu kaçak güreşte de, şüphesiz her zaman güvendiği yer Avrupa Birliği ve ABD… (Nasıl olsa her sıkıştığımda imdadıma koşarlar) gibi bir konfora sahip. Fakat son zamanlarda, özellikle Doğu Akdeniz meselesinde, güvendiği dağlara kar yağdığını da gördü. Türkiye, sabrı zorlandığı için diplomasi yanında sert gücü de her vakit devreye alabileceğini çok kuvvetli şekilde ortaya koydu!.. Bu durum Yunanistan’da alarm zillerinin çalmasına yetti. Aslında mantıklı hareket edip komşusu ile sulh ve sükûn ortamını sağlaması gerekirken, o yine işi madrabazlığa vuruyor. Şüphesiz bu tavır hiçbir ciddi devlete yakışmaz. Ama gel de Miçotakis ve Dendias’a anlat!..
“Palikarya” tabiri durduk yerde ortaya çıkmamış elbet… Sahte kabadayılıkla bir yere varılamayacağını, eninde sonunda aklı bir karış yukarıda Yunan politikacılar da anlayacaklar. Fakat bunu görmek için daha ne kadar bekleyeceğiz? Murat Bardakçı (Habertürk.com) esaslı bir lügat çalışması yaparak, “Grec” yani Yunan kavramının Fransızcada ne gibi manalara geldiğini yazmış. Çok enteresan. “Grec” sözü Fransızca’da “dolandırıcı”, “sahtekâr” “yankesici”, “üçkâğıtçı” gibi anlamlar taşıyor… Avrupalıların Grek hayranlığının, meğer “kadim medeniyet” vs. yanında böyle dürtüleri de varmış! Yalnız bu konuda da, “Grec”ler yankesiciliğini kullanıp Grekliğini yapmış.
Bardakçı’nın anlatımına göre, uzun uğraşılar ve epey masraflar neticesinde, Grec kavramının Fransız lügatindeki zenginliği hayli azaltılmış… Mesela Petit Larousse’un yeni baskılarında, Grec maddesi 35 satırdan altı satıra kadar indirilmiş ve tabii yukarıda bahsedilen derin ve ince(!) anlamlar, çıkarılmış. Günün ihtiyacına göre Yunanlıları üzmeyecek yeni izahlar getirilmiş. Ama eski baskılarda bu zengin(!) manalar duruyor tabii. Lügatleri değiştirerek kimliklerini belli bir yere kadar saklayabilirler belki. Ancak tıynetleri bu oldukça “Grec”in ne olduğunu herkes kolayca görecek ve anlayacak… Mesela Ankara’da Dendias’ın sergilediği densizlik, uzun müddet hafızalardan silinmeyecek. Öyle değil mi?
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.