Tehlikenin farkında mıyız?

A -
A +
17 günlük tam kapanma öncesinde, başta İstanbul olmak üzere büyük şehirlerden kaçış manzaraları, bizim salgınla ilgili umumi dikkat ve bilinç seviyemizi gösteriyor… Saldım çayıra Mevlâ'm kayıra!..     Koronavirüs salgınına dair alınan önemli tedbirlerden biri de şehirler arası seyahatlerin kısıtlanması ve kontrol altına alınması değil miydi? Bugün saat 19.00 itibarıyla başlayacak olan, tam kapanmadan önceki kısmi kapanmada da, bu tedbir belli bir ölçüde yürürlükteydi… Tam kapanma kararının açıklanmasından itibaren, otogarlarda yaşanan izdiham, acaba salgının yayılmasını hangi boyutta kamçılıyor? Canhıraş vaziyette bilet alma telaşına düşen vatandaşlarımız bu hususu hiç düşünüyor mu ki? Sahi Ege ve Akdeniz kıyılarında, virüsün köküne kıran mı girmiş? Daha evvelki kapanmalarda da benzer tablolar yaşanmadı mı? Onca ikaz ve çağrıya rağmen, eski tas eski hamam devam ediyor. Tatil beldelerinde metrekare başına düşen insan sayısını katbekat arttırarak, alınan tedbirleri hangi yönde etkilediğimizi hiç düşünüyor muyuz? Her şart altında tatil yapmayı seçen ve bundan vazgeçmeyen vatandaşlarımız, astronomik rakamlarla kiralayacakları otel veya pansiyon odalarında, hakikaten virüse karşı karantinada olacağını mı hesaplıyor? Sorular can sıkıcı… Denilebilir ki, 17 gün uzun bir zaman. Büyük şehirlerde bu süreyi geçirmek hayli sıkıntılı. Ne yapalım yani, 17 gün boyunca evde kapalı mı kalalım? Elbette bu soruyu soranlar da haklı! Velakin bir küresel felaketle karşı karşıyayız, unutmayalım. Ve her gün yeni bir mutant virüs kapıyı çalıyor… Anlayacağınız olağanüstü şartlar hüküm sürerken, insanların her zamanki konforunu düşünmesi normal değil. Tedbirlerin gevşetildiği mart ayından önce, günlük vaka sayısı yedi binlerde seyrediyordu. Yedi hafta sonra bu rakam yetmiş binlere dayandı. İki haftalık kapanma sonucunda vakalar kırk binin altına düştü diye seviniyoruz. Ama bir gün bir günü tutmuyor… Vefat sayıları da çok yükseklerde seyrediyor. Salı günkü vaka sayısı 37 bin küsura kadar inmişti. Fakat bir gün sonra tekrar kırk üç binlere çıktı. Bu zıplamaların altında yatan sebepler aslında belli. Yoğun kitlesel hareketler olduğunda virüs muhakkak bunlardan besleniyor! Turizm mevsimi geliyor. Avrupa’da alınan sıkı tedbirlerle salgın belli oranda kontrol altına alınınca, şimdi yeniden normale dönüşler başladı. Türkiye’nin de bu gelişmelere ayak uydurabilmesi lazım. Gelgelelim bu derece yüksek vaka sayısı karşısında normalleşmeden bahsetmek hiç de gerçekçi değil. Uzmanlar hayli endişelendirecek şeyler söylüyor… Ne kadar farkındayız belli değil, ama tehlike hakikaten çok büyük! Mutlaka toplum olarak bu tehlikenin farkına varmalıyız. Çünkü bunca kayıplar karşısında yapılabilecek tek şey, sosyal mesafeye azami dikkat etmek, temastan olabildiğince kaçınmak. Şehirler arası hareketliliği de minimum seviyeye indirmek. Şimdi tekrar sormak lazım: Son üç günde yaşanan kontrolsüz kitlesel haraketlilik ne kadar hasar bırakacak acaba? Bayram sonrasında rahat bir nefes almayı beklerken, inşallah bunu zora sokacak gelişmeler olmaz. Aşı programının planlandığı gibi gitmemesi işleri zorlaştırdı… Hâlihazırda nüfusun ancak yüzde onu ikinci doz aşıyı olabilmiş durumda. Acaba mayıs sonuna kadar belirlenen hedefler yakalanabilecek mi? Aşı tedariki maalesef küresel bir problem ve bazı ülkelerin etik dışı tutumları (İhtiyaçtan fazla stok yapmaları vs.) meseleyi iyice çetrefilleştiriyor. Ne yazık ki kısa vadede, bu alanda olumlu bir beklenti bulunmuyor!.. Hâlbuki, salgınla en etkili mücadele aşıdan geçiyor. Nüfusumuzun üçte ikisi aşılanana kadar, salgına gem vurmanın imkânı yok. Mutasyona uğrayan virüs her gün yeni bir özellikle saldırıp bulaşmayı arttırırken, beri tarafta onun etkisini azaltacak aşının bir türlü istenen miktarda ve uygun zamanda temin edilememesi endişeleri arttırıyor. Bütün bunlar yetmezmiş gibi, salgına karşı korunma tedbirlerine, gerektiği gibi riayet edilmemesi can sıkıcı… Yaklaşık bir buçuk yıldır dünya bu ölümcül salgınla boğuşuyor. Şu günlerde Hindistan ve Brezilya gibi memleketlerde, yaşanan trajedi insanı dehşete düşürüyor. Dünya genelinde en az 150 milyon insan bu hastalığa yakalandı. Ve en az üç buçuk milyon kişi de hayatını kaybetti. Maalesef ülkemizde de salgının verdiği hasar günden güne büyüyor… Başlangıçta vaka ve vefat sayısı bakımından birçok Avrupa ülkesine göre daha iyi durumda idik. Ne yazık ki aradan geçen zamanda rakamlar endişe verici bir hâl aldı. Toplam vaka sayısı 4 milyon yedi yüz bini, vefat sayısı da 39 bini geçti. Evet, tehlikenin farkına varalım ve tedbirleri boşa çıkaracak hareketlerden de sakınalım artık!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.