1 Haziran 2017
FATİH
Fâtih’i büyük yapan vasıflara yabancıyız. Her birini teker teker saysak dahi yabancıyız. Adâlet deriz ama hocasından dayak yiyen bir şehzâdeye aklımız ermez. Kahramanlık deriz ama dilîrleri mahcûb eden bir hâkâna muhayyilemiz yetişmez. Gayret deriz ama cehdinden dudağı çatlayan bir pâdişâha nefesimiz yetmez. Kânûnnâme-i sultânî ber mûceb-i örf-i osmânî bizi tâkatsiz bırakıyor: “…kimesnenün bir habbesi bir pulı, benümçün de olursa, ziyâde alınmalu olmaya…” Bu ve benzeri evsâfın bizde gölgesi onlarda hakîkati var. Müctehidle mukallid arasındaki fark gibi…