Dam üstünde saksağan vur beline kazmayı!

A -
A +

Türkiye’nin 1 numaralı sorunu hayat pahalılığı... Dünyada hızla artan emtia fiyatlarına bağlı olarak Avrupa ve Amerika’da enflasyon 40 yılın zirvesine ulaşınca bu ülkelerden yaptığımız ithal fiyatları da tavana çıktı. Yurt dışı üretici fiyat endeksi ocakta bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 96,44 artarak rekor düzeye ulaştı. Maliyet artışları tavan yaptı. Ocakta ÜFE aylık 10,45, yıllık 93,53 ile 10 yılın en yüksek seviyesini gördü. Avrupa enflasyonla mücadele etmek için temmuzda faiz arttıracak. ABD'de ise 2022 sonuna kadar 7 defa faiz artışı bekleniyor...

Fiyat artışları talepten kaynaklanıyorsa para arzını azaltarak faiz arttırılır. Vatandaş aşırı tüketim yerine tasarruf etmeyi tercih eder. Fiyatlar düşer... Eğer enflasyon yüksek maliyet dolayısıyla zirve yapmışsa, o zaman üretimi arttırmak için faizleri düşürmek gerekir. Peki, Merkez Bankası politika faizini %14’e indirdi. Bizde fiyatlar neden düşmüyor? Çünkü üretici şirketler yatırımlarını arttırmak için başka kaynak bulamıyor, çaresiz yüksek faize razı oluyor. Yüksek faiz yüksek maliyete, yüksek maliyet yüksek enflasyona yol açıyor. Şimdi kamu bankalarının sermayeleri 48 milyar lira arttırıldı, Merkez Bankası da kredi piyasasına girdi. KOBİ'lere ucuz kaynak aktarımı başlıyor bunun sonuçlarını mart ayında göreceğiz... 

Enflasyonu frenlemek için öncelikle Türk lirasının değer kazanması lazım. Bunun için de ödemeler dengesinde cari fazla vermemiz gerekiyor. İhracattaki artışı hızlandırmak için yeni pazarlar bulmak için Cumhurbaşkanı Erdoğan Afrika'da anlaşma üstüne anlaşma imzalıyor. Üçüncüsü yurt dışına sattığımız gıda ürünlerine mutlaka kota (sınır) konulmalı. Piyasadaki mal miktarı arttırılmalıdır. Az mal yüksek fiyat çemberi kırılmalıdır. Dördüncüsü ürünler, üretildiği mahalleden satış merkezlerine soğuk hava zinciriyle ulaştırılmalı. Beşincisi market tekeline son verilerek rekabet ortamı oluşturulmalı. Ülke genelinde binlerce kooperatif hayata geçirilmelidir. Sebze ve meyve ürünlerini satanlarla, şarküteri ve hububat satıcıları ayrılmalıdır. Marketler asla EKMEK satmamalıdır. Altıncısı Hazine ve Maliye Bakanımız gıda ve perakende sektörünün temsilcileri ile sık sık görüşmeli. 18 Şubat’ta ilk buluşma gerçekleşti. "Birlikten Berekete Kazanan Türkiye" kampanyasına tam destek sözü vermişler. Bakalım etiketleri küçültecekler mi yoksa sözleri lafta mı kalacak göreceğiz. Şu anda %1’lik KDV uygulaması kâğıt üzerinde... 

Yedincisi ve de en önemlisi toptancı hallerinde satışlar devlet kontrolünde yapılmalı. Fiyatlar aracıların insafına ASLA terk edilmemelidir. Bir ürüne çıkış merkezindeki fiyatına nakliye bedeli eklenerek Hal’de toptan satış rakamı belirlenmelidir. Orhangazi'den 30 tonluk kamyon 5.000 TL'ye geliyormuş sordum öğrendim. 30.000 kg yani. Dört işlem yapabilen biri kilogram başına maliyetini sadece nakliye için söylüyorum 0,16 TL olduğunu hesaplayabilir. Nasıl bir depolamadır ki 2 liralık maliyet 10 TL ye çıkıyor...

İşte bu fahiş zamlar vatandaşın belini büküyor. Moralini bozuyor. Fiyat artışları, terörden, faizden, kur baskısından daha büyük bir problem hâline geldi. Yatırıma evet, üretime açık çek, ihracata bravo istihdama alkış. Hepsi tamam... Şu enflasyon belasını da defedin başımızdan! Muhalefetin ağzından sakızı alın! Dam üstünde saksağan vur beline kazmayı...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.