Öcal Uluç

Gencecik bir oyuncuyu soyunma odasında tokatlayan Ergin Ataman'a, ona sahip çıkan Yılmaz Vural' ve bu olayları çözecek basirette olmadığını ortaya koyan G. Saray Yönetimi'ne yazıklar olsun!

Her sezon "işlenen suçların sabıka dosyaları" neden çöpe atılıyor; böyle hukuk mu olur?..

25 Ekimdeki "seçimli" genel kuruldan sonra "yönetimin devri teslim" töreninde "birbirlerini övmek, birbirlerine iltifat etmek için" neler söylemişlerdi, bugüne gelmeden ve "daha yüz gün dolmadan" hem de "Başkanlık makamını nasıl tahrip ettiklerini" düşünemeden "birbirlerine" neler söylemeye başladılar, "halef-selef" iki Galatasaray Başkanı; tüyler ürpertici!..

Yıkılmasın ki, berbat bir yere, berbat bir konumda, birilerinin hırsı için yapılan koca çöplük, savrulan trilyonların "anıt mezarı olarak" ibreti âlem için orada dursun...

Melo gibi saha içi, çirkinlikte yapmadığını bırakmayan bir futbolcu baş tacı edilirken, Engin'i "Galatasaray'a yakışmıyor" diye zorla yollamak isteyenler, kimi kandırıyorlar?

Deloitte, 140'a yakın ülkede, 700 ofiste, çalışmakta olan 150 bin personeli ile dünyanın en büyük muhasebe, denetim, vergi ve yönetim danışmanlığı hizmeti sunan uluslararası firmalarından birisidir.

Yoksa yöneticileriniz ve siz, her fırsatta uzatılan her mikrofona konuşup gazete sayfalarına, TV ekranlarına malzeme olmak, Galatasaray'ın hali pür melalini ortaya dökmek için mi aday oldunuz?

Yıldırım, yıllardır Galatasaray için söylemediğini bırakmadı. Zannediyorum ki, şimdi ona destek veren Galatasaraylı yöneticimlerin bunlardan haberi yok!

Galatasaray adına, "utanç gecesi" olarak tarihe geçen Diyarbakır Belediyespor maçı için yazılacak, söylenecek çok şey var, ama ben bugün "sadece" iki tanesini yazacağım; iki tanesini!..

Bir nohut-çekirdek turnuvası yüzünden Semih Kaya'yı, Burak Yılmaz'ı, Koray Günter'i sakatlığa mahkûm edenler, dahası basketbol takımındaki para krizini dünyanın gözüne sokanlar nasıl bir yönetim anlayışındadır?

Galatasaraylı yöneticilerin profesör, doktor gibi unvanlarına saygım var ama onların bir kulüp yöneticisi olarak yaptıklarına yok...

Eskilerin "İshal-i kelam" dediği hastalık, maalesef çok yaygın!..Ne yazık ki, "bu hastalığın tedavisi de yok" galiba!..

Futbolda "14 yerli + 14 yabancılı yeni düzen" ilan edilince kıyamet koptu; "Milli Takım biter, kulüpler batar, tam bir kaos doğar!.."

Federasyonu "yok sayarsan", o talimat ve kanunları, hatta Anayasa'yı "yok sayarsan" ve de "olmaz" ya diyelim ki, izin verdiler; iyi de, "Havuzu dağıtmakla" Anadolu kulüplerini "yok etme" adımını atmış olmuyor musun?..

Gülüyorum; Federasyon'a gülüyorum, ahkâm kesenlerin çoğuna gülüyorum, gülüyorum da, gülüyorum!.. Neymiş; "Bu kararlar, Milli Takım'a, futbolumuza darbe vururmuş, kaosa sebep olurmuş!.."

Abdurrahim Albayrak futbolcuların alacakları konusunda konuşuyor ama sözünün sonunun nereye varacağını bilmiyor

"Bilic ve Hamza Hamzaoğlu, sahaya önce gol yememek için çıkarmışlardı. Ben asıl Cüneyt Çakır'ın Veli'ye çıkardığı kırmızı kart için Bülent Yavuz'un yorumu üzerinde duracağım"

Perşembe günü, Ünver Ergün'ü Urla Güvendik Mezarlığı'nda toprağa verdiğimiz ikindi saatlerinden sonra, "acı ve üzüntü içinde" eve geldiğimde, "avunmak için" bilgisayarımın başına geçtim ve internette "günün haberlerine" bakmaya başladım.

Kupada Galatasaray ve Beşiktaş'ın maçları ertelendi. Şimdi TFF eliyle bu takımların elde ettikleri avantajların neler olduğunu masaya yatıralım...

İkisi de takım savunmasına katkıda bulunmuyor. Sadece hücumda varlar ve ikisi de "sallabol" oynuyor. Bu yüzden de maç kalıyor, "İnşallah tutar"a ve "Maşallah tuttu"ya; "tutmazsa" yandı gülüm keten helva!..