Osman Ünlü

Aşûre gecesi, Muharrem ayının onuncu gecesidir.

Amellerin, ibâdetlerin kabûl olması yani sevâb verilmesi için, hem şartlarına uygun olması, hem ihlâs ile niyyet edilmesi ve hem de devamlı olması lâzımdır.

Abdülkâdir Geylânî hazretleri buyurdu ki: "Düşüncen, yiyecek, içecek, giyecek ve dünya lezzetleri olmasın. Bütün bunlar, nefsin ve insan tabiatının istediği şeylerdir...

Selîm olan akıl, insanı sahibine, yaratanına yaklaştırır. Yaratanına yaklaştıkça, Onun kudretini, gadâbını ve ihsânlarını daha iyi anlar ve korkusu da artar.

Cennetin bekçisi Rıdvân dedi ki: "Onun ümmeti üç grup hâlinde Cennete girecektir. Bir grup hesâpsız girer. Bir grubun hesâbı kolay geçer. Bir grubu da şefâat ile girer..."

"Allahü teâlâ, kıyâmet günü 124 binden fazla Peygamberi ümmetleri ile beraber hesap yerinde durdurur. Osmân bin Affân'ı ve onu sevenleri hesapsız mahşerden geçirir."

İhtiyâr kadın şöyle dua etti: "Yâ ilâhel âlemîn! Ben o hastalığı Ömer bin Hattâb'ın yardımı ile çekerdim. Ömer gitti. Benim rûhumu al ki, ben, Ömersiz ömür istemem!"

"Bir kimse benim kazâma râzı olmaz ve benim tarafımdan gelen belâlara sabretmez, ihsân ettiğim dünyâ ni'metlerine kanâat etmezse, başka bir Rab arasın!.."

Hâtim-i Esam hazretleri: "Âyet-i kerîmede (Allahü teâlâ, yalnız kendisine güvenenlerin her zaman imdâdına yetişir) buyurulduğunu gördüm. Her zaman yalnız Allaha güvendim."

İslâmiyete uygun olmayan sözlerden ve hareketlerden sakınmalıdır. Bir hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: "Hep hayırlı, faydalı konuşunuz. Yâhut susunuz."

Rızâ; Allahü teâlâdan gelen her şeye râzı olmak demektir. Allahü teâlâdan bir felâket gelse, ona da rızâ göstermek, kimseye şikâyet etmemektir. Belâlara sabretmeli, ni'metlere şükretmelidir.

İnsanların ayıplamasından çekinerek, günahlara meyletmek ahmaklıktır.

"İçinizi hırs, kin, hased gibi kötü huylardan temizleyiniz.

"İbâdetlerden lezzet alamamanın sebeplerinden biri de, haram ve şüpheli yemeklerdir. Yenilen lokma şüpheli ise, ondan; hırs, şehvet, hased, adâvet, düşmanlık ve riyâ doğar."

Söz dinleyip îmân edenler, Cennet nimetlerine kavuşacak, dinlemeyip inkâr edenler de, Cehennem azâblarını tadacaklardır. Dünyada bile, danışarak hareket edip söz dinleyenler, rahat etmişlerdir.

"Herkes seni, Allahü teâlâyı sevdiğin kadar sever ve Ondan korktuğun kadar, senden korkarlar. Allahü teâlâya itâat ettiğin kadar da sana itâat ederler..."

Mubâh olan şeylere düşkün olmak, kalbi dünyaya çevirir. İnsan çok mal toplamak ister. Mal toplamayı düşündükçe, Allahü teâlâyı unutmaya başlar. Bütün kötülüklerin başı, kalbin Allahü teâlâdan gâfil olmasıdır.

Allahü teâlâ, bu ümmete, zor değil, kolay şeyleri emretti. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: ''Allahü teâlâ, emrettiği şeyleri yapmanızı sevdiği gibi, izin verdiği şeyleri yapmanızı da sever.''

Nefsin istekleri ile İslâmiyetin istekleri birbirinin zıddıdır. İbâdetleri yapmakta güçlük çekmek, nefsin kötülüğünü gösteren bir alâmettir.

Meşhur olmak için vaaz vermek, kitap yazmak, başkalarından üstün görünmek, övünmek, mal, mevki elde etmek için ilim öğrenmek, riyâ olur. Riyâ ise, harâmdır, günâhtır...