"Nene Gelin tek başına çete reisini yakalamış!"

A -
A +
“Geberesen, şişesen! Cendeğin düzlerde kala, sürüm sürüm sürünesin, itler yiye sizi!”     Ermenilerin yakalanması, yük ve eşyaların kaptırılmaması halkı çok sevindirdi. Kimi şükür secdesi yaptı, kimi ellerine geçirdikleri şeyleri eşkıyaların üzerlerine fırlattı. Kadınların yaptıkları kargışın ise haddi hesabı yoktu: “Urus uşakları, ne olacak!”, “İt sürüleri, uyuz çakallar!”, “Leş kargaları!”...             *** Çocuklar, baba ve anneleriyle tarlaya, bağa, bahçeye gitmişlerdi mutlaka. Belki mecburiyetten, belki de yalnız kalmaktan korktuklarından. Şimdi ise bambaşka bir gidişleri vardı lakin o eskilere hiç benzemiyordu. Göç yolunda da olsa çocuklar öfkeli, gözü yaşlı yakınlarını görmemek için köşe bucak kaçıp kendi âlemlerini oluşturmuşlardı. Dönüp annelerinin, babalarının hâllerine bakınca ne kadar sabırlı insanlar olduklarını düşünmemezlik edemiyorlardı. Her şeyi öğrenmeye, elleyip dokunmaya çok meraklıydılar, büyük olmaya da... Büyük olsalardı, güçlü, kuvvetli olsalardı hiçbir düşman karşılarına çıkmaya cesaret edemezdi. Zaten onun için istiyorlardı çabuk büyümeyi de. Öyle ya da böyle çocuklar, herkesten daha çok ama çoook acı çekiyordu! Büyüdüklerinde bu korkunç geceyi unutmayacak, bu saflıkları kalmayacaktı dünyada... Birkaç çocuk; bir araya gelmiş; soğukta üşümüş, baskın yemiş büyüklerini taklit ediyorlar. - Nene Gelin tek başına Ermeni çete reisini yakalamış! Ben de geberteceğim! - He ya! Komşu çıkmış! O Züleyha varya! - Döndönlerden! - He ya! Ama ele deme? - Niye demirem? Olum! Yoksa sen de Ermeni misin? - Tövbe tövbe! - Benim anam kızınca “Kiliseye direk olasan!” diyir. Ben de ona “olim ne var ki” deyince gırdavucu (tandır sopası) kaptığı gibi peşim sıra savurir! - Benimki kızdığında yağmur gibi, arka arkaya ele kargış yağdırır ki. “Piçaklar altında parçalanasan!” dediğinde; ana oni istemem, pek kanlı! “O pörtlek gözlerin, avucuna gele!” dediğinde; “kör olmak” da işime gelmez! “İçin, dışın garara!” onun bir başka şekli de “garartın kalka!” bu da ölüp yok olmayı istediği için ona da rızam yok. “Ağzan su tökenin bulunmiya!” hepsi de kapağı açılmamış kitap gibi laflar. “Yanıgara vursun sizi!” hastalanıp ölmemi; “Tahtalara uzanasın!” demek de ölmeyi teneşire uzanmayı istediğinden onlardan da ürkerim. “Bimurat!” ve “İt persini!” gibi olanlara da pek aldırış etmem, korkunç bir şey aklıma getirmiyorlar çünkü. Ama: “Duvarların altında kalasan!” dediğinde de “ana heç ağzından güzel şey çıkmaz mı? Ben duvar altında kalınca sen ele güne mi kalacaksın!” deyip güldürirem. - Olum, onlar bizlere ele içten söylemirler! Ermenilere ise bütün kalpleriyle: “Sol böğründen vurulasan Ermeniler!” “Geberesen, şişesen! Cendeğin düzlerde kala, sürüm sürüm sürünesin, itler yiye sizi!”  “Ellerin yana uzana, bir daha kalkmaya!” “Etlerin yere töküle!” “Evinde ölmiyesen!” Adı üzerinde çocuktular! Her şeyden önce akıllarına geleni birbirlerine diyor, gülüp coştukca coşuyorlardı. Kargış etme, yalvarırım ne olur?Sonra tersine döner, seni bulur!DEVAMI YARIN  
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.