KAVİMLER GÖÇÜ

A -
A +
Kavimler Göçü, milattan evvel 350’den 800’lere kadar beş asra yaklaşan bir zaman içinde Doğu’dan Batı’ya doğru çeşitli milletlerin büyük kitleler hâlinde ve iki ayrı dönemde Avrupa’ya akmasının adıdır…
Afgan, Pakistanlı, Suriyeli… gibi çeşitli ırklardan insanların Edirne üzerinden Yunanistan’a, oradan da Avrupa’ya geçmek için aile ferdleriyle birlikte yollara dökülmeleri, bu uğurda türlü zahmet ve sıkıntılara katlanmaları bize o kavimler göçünü hatırlattı.
Bugün de dünya yeni bir göçler tarihine şahitlik etmekte. Kafileler, yollara düşmüş bir hayale doğru yürüyorlar. Yol yorgunluğu, soğuk, yağmur, açlık, Yunan zulmü hiçbiri bu aileleri, maksatlarından döndüremiyor. Kelimenin tam manasıyla bir kitle psikolojisi yaşanıyor. Bir kısım muhacirler, Yunan askerinin kurşunuyla can verirken diğerleri yola devam etmekteler.
Sosyolojik olaylar böyledir. Bir başlangıcın nereye varacağı baştan kestirilemez. Ne Afganistan ve Irak işgalleri ve ne de Suriye’ye Arap Baharı getirme teşebbüsünün kavimler göçü manzarasına dönüşeceği akla-hayale gelmezdi.
Türkiye üzerinden Yunanistan’a akan bu insan selinin devamı ve daha büyümesi beklenmelidir. Yunanistan, menzil değil geçiş ülkesidir. Kitleler oradan Almanya, Hollanda, Belçika, Fransa, İngiltere gibi ülkelere ulaşmak için bu kadar çileyi çekmekteler. Şimdi onların önünde engeller durmakta. Yunan askerleri, o evsiz-barksız mağdur insanlara karşı her türlü zulmü, gözlerini kırpmadan reva görmekteler. Yunanistan, bu engellemeyi bir başına yapmıyor. AB devletleri, onu tampon devlet gibi kullanmaktalar. Bu yüzden Yunan hükûmetine para yardımına başladılar. Ancak bunlar faydasızdır. Ölümü göze almış, kaybedecek bir şeyi kalmamış insanlarla başa çıkmak kolay değildir. Önünde-sonunda bu sel, adı geçen Avrupa memleketlerini bulacak ve o ülkelerde çok şeyi değiştirecektir. Şimdilik göçen kavimler yüz binli rakamlarla ifade edilmekte. Çok geçmeden bu rakam milyonlarla söylenir. O zaman hem AB dağılabilir ve hem de bazı Avrupa hükûmetleri çökebilir.
Yunanistan, insanlığı utandıran o zulümleri yaparken Almanya, reşid olmayan yani 18 yaş altı çocukları, ülkesine kabul edeceğini açıkladı. Bu kurnazlığın birkaç sebebi vardır. Böylece Yunan hududunda işlenen vahşetle alakası olmadığını göstermek istemektedir. Asıl niyeti ise kabul edeceği o çocukları Almanlaştırma ve Hıristiyanlaştırma kastıdır. Aynı Almanya Suriye’den ilk göçler başladığında da içlerinden kalifiye olanları seçip almıştı. Şimdi de asimile yoluna gitmektedir. Zira Almanya’da nüfus artışı durmuştur. Böylece bir ciddi meselesini halletmek istiyor.
Aslında bu tehlike yani din ve milliyet kaybı, oralara yerleşen bütün muhacirlerin çocuk ve gençleri için söz konusudur. Ama buna rağmen kitle sarhoşluğuyla yollardalar. Bunlar zannediyorlar ki gittikleri yerlerde gökten para yağacak kendileri de yerde toplayacak, ayrıca el üstünde tutulacaklar. Tam aksi bir hayat onları beklemekte. En aşağılayıcı muameleleri yaşayacak, en kötü işlerde çalışacaklar. Çocukları içinse din ve milliyet kaybından başka her türlü bataklık tehlikesi söz konusudur. Bu yolları dolduran kavimler, bir gün en azından Türkiye’den ayrıldıklarına pişman olacaklar ama iş, işten geçmiş olacaktır. Kavimler göçünde kaç millet aidiyetini koruyabildi? Bulgarların aslı Türk’tür. Ama bugün başka bir ırk olmuşlar.
Suriye Millî Ordusu mensupları gibi vatanlarında kalıp dinlerini, milliyetlerini, topraklarını müdafaa eden insanlar için şu manzaraya bakıp da onları takdir etmemek haksızlık olur.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.