2024 Yılı 26 Ağustos Zafer Bayramı’nda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Malazgirt’te irâd ettiği nutkunda ülkenin birlik, beraberlik ve yakalanmış kalkınma hamlelerinin nüfusumuzun her ferdi lehine tecellisi için, bölücü fitneyi bitirerek İç Cepheyi Tahkîm Etme gereğine temas etti. Bu "iç cephe" sözü, en belirgin şekilde ilk defa fakat Anadolu kapılarının Büyük Selçuklu Hükümdarı Sultan Muhammed Alparslan tarafından milletimize açıldığı kutlu iklimde telaffuz ediliyordu…
Sn. Erdoğan’ın, o konuşmasından sonra MİT, İmralı Adası’nda giderek durum muhakemesi yapmanın yolunu açtı. Kamuoyundan saklı gerçekleşen bu temasın kaç kere olduğu, kimlerin iştirak ettiği, hangi hükümlere varıldığı, ileriki senelerde açığa çıkabilir.
Bu iki kademeden sonra 1 Ekim 2024’te TBMM, yeni kanun yapma dönemine girmişti. Anılan günde MHP Genel Başkanı Sn. Devlet Bahçeli, DEM Parti sıralarına giderek bazı vekillerle el sıkıştı. Bugün ve yarın için sıradan gibi görülebilecek bu müsafeha, o gün "İç Cepheyi Tahkim Etme" adına fevkalâde ehemmiyet arz eden beklenmedik bir gelişmeydi… ki devamı da geldi:
Devlet Bahçeli, 22 Ekim Salı günü MHP Meclis Grubu’nda herkes için çok şaşırtıcı olan bir konuşma yaptı. Bu konuşmayla gündem, âdeta yerinden oynadı. Sn. Bahçeli, İmralı sakinine seslenerek "Gel, Meclis’te DEM grubu sıralarında örgütünü feshettiğini açıkla, militanlarına silah bırakma çağrısı yap!!!.” Diyordu…
Devlet Bey, bu çağrısını, daha sonra farklı grup, zaman ve mekânlarda tekrarladı…
Bu gelişme üzerine "Türkiye partisi" olma yolunda çıkmazdan kurtulamayan DEM Parti, hareketlendi. Mezkûr partinin önde gelen idarecilerinin İmralı Adası’na giderek Abdullah Öcalan’la görüşme yapmaları için Adalet Bakanlığından izin istendi. Heyetin adaya ilk gidiş tarihi 28 Aralık oldu. Ardından temaslar, muhtelif tarihlerde tekrar etti. Nihâyet 27 Şubat 2025’te vaki olan görüşmenin ardından adı geçen partinin İmralı heyetinde yer alan mensupları, aynı gün akşamüstü İstanbul’daki bir otelde gerçekleştirdikleri basın toplantısında Abdullah Öcalan’ın örgütüyle bağlı kollarına seslendiği amasız ve fakatsız, federasyon ve özerklik gibi talepleri olmayan silah bırakma ve PKK’yı feshetme talimatının yer aldığı metni Türkçe ve Kürtçe olarak okudular. Öcalan, soğuk savaş sonrası gelinen zaman itibarıyla böylesi ideolojik silahlı mücadelelerin hükmü kalmadığını söylüyordu…
Şimdi artık merak edilen, bu çağrı yahut talimata riayet edip edilmeyeceğiydi! Edilecekse tarihi ne olacaktı?
Kandil, Irak, İran, Suriye’deki PKK uzantısı örgütlerden pek aykırı bir ses gelmedi. Türkiye’den zaten gelemezdi. Devlet aklı, istihbarat devredeydi. DEM de gayret sarf ediyordu. Sn. Erdoğan ve Sn. Bahçeli, örgütün kendini fesih ve lağvetmesiyle silahların tesliminin bir ân evvel yapılması için her fırsatta lâzım geleni söylüyorlardı. Şer odağı, emperyalist yapıların sürece çelme atmaları kaygı konusuydu. Bu arada örgüt de kurucularının işaret ettiği gibi kongresini toplayarak PKK’yı fesih ve silah teslimi kararı aldı…
Arka planda istihbarat temasları ve komşu devletlerle diplomatik müzakereler yürürken Abdullah Öcalan, silahların bırakılacağı 11 Temmuz’dan iki gün önce 9 Temmuz 2025 günü örgütün haber ajansında yayınlanan bir videoda şöyle dedi: "27 Şubat 2025 tarihli Barış ve Demokratik Toplum Çağrısını savunmaya devam etmekteyim…”
Böylece beklenen silah bırakma işleminde ilk adım, 11 Temmuz 2025 günü öğleden evvel gerçekleşti. Irak Kürdistan muhtar idaresi bölgesindeki Erbil ile Süleymaniye arasında bulunan KYB kontrolünde olan Dukan ilçesinde bölgeden ve dünyadan basın mensuplarıyla, ilgili tarafların temsilcileri yer aldıktan sonra Süleymaniye’ye bağlı Surdaş nahiyesindeki bir mağaradan gelen yarısı erkek yarısı kadın 30 PKK’lı militan, ellerindeki silahları, içinde ateş yanan büyük bir kazana atarak yaktılar…
Bütün bu gelişmeler, MİT koordinasyonunda icra edilmektedir. Silahların tamamının teslimiyle militan tasnifinin 3-4 ayı bulması beleniyor. MİT ve TSK silahların hilesiz-hurdasız teslimi için bir doğrulama mekanizması başlatıyor. Bu merkez, süreci sonuna kadar tavizsiz şekilde takip edecek. Teslim edilen silahlar, belli usuller çerçevesinde imha edilecek. Suça karışmış militanlar, Türkiye’ye gelemeyecekler. Diğerlerinin yurda dönmeleri mümkün.
TERÖRSÜZ TÜRKİYE diye başlayan temenni, giderek Terörsüz Bölge ümidine dönüştü. 11 Temmuz 2025, Terörsüz Türkiye ve buradan hareketle Terörsüz Bölge için çok mânâlı ve fakat mahzun bir tarih olmuştur. Şundan dolayı "hüzünlü" diyoruz:
Geçen zaman zarfında 50 bin Türk ve Kürt anasının yüreği yandı. 50 koca yılımız ziyan oldu. 2 trilyon dolarımız dağlara, taşlara gömüldü.
Bu ülkenin bir kısım gençleri, emperyalizme kaptırılmasaydı bu acı ve kayıplar yaşanmayacak, tabutlar taşınmayacak, bugün kişi başına millî gelirimiz, 50 bin doları bulabilecekti.
Barışı yakalamış olsak da hâliyle mahzunuz. Buna rağmen bağrımıza taş basacağız. Geç de olsa zarardan dönüldü. Zarardan geç dönülmesinin 3 sebebi var. MOSSAD, FETÖ ve malum istihbarat örgütleri.
MOSSAD, FETÖ ve yabancı istihbaratların umulmadık taşlar altında yer aldıkları bu bölgede uyanık olmak, uyanık kalmak şarttır.
Son saniyede bile ama PYD, ama PEJAK veya başka bir yolla sulhü silaha çevirebilirler...
Rahim Er'in önceki yazıları...