KIBRIS-RODOS-GİRİT HATTI!..

A -
A +
Muhtemelen sizler de görmüşsünüzdür. Geçen gün bize bir TV yarışma programının kaydını yollamışlardı. Hani şimdilerde "paylaşım" deniyor ve gönüllü olarak harıl harıl sosyal medya markalarına ırgatlık yapılıyor ya işte o cümleden olarak bir görüntülü kayıt aldık. Biri kız, diğeri erkek yarışmacı gençler, üniversite bitirmişlerdi. Ancak kendilerine yöneltilen "kuzu hangi hayvanın yavrusudur?", "sıpa hangi hayvanın yavrusudur?" sorularının cevabını bilememişlerdi. Bu eksiklik, o gençlerin kusurudur ama; bizlerin de eğitim camiamızın da ailenin de ayıbıdır. Bu kadar basit malumatı bilemeyen gençlerimiz, nasıl olur da düne, bugüne ve yarına dair çok ciddî, hayatî, ölüm-kalım değerindeki mes’eleleri bilebilsinler? Hâlbuki hayat, moda, müzik, spor, lüks araba ve iyi gelirden ibaret değil. Yanılmayı cân-u gönülden temenni etmekle birlikte bu gençliğin en azından çok mühim bir kısmının şu makaleye esas teşkil eden Kıbrıs, Rodos, Girit’e dair dört başı mâmur bir malûmata sahip olabileceklerine ihtimal veremiyoruz. Kıbrıs için belki birkaç cümle edilir. Ancak tarihi vs. bilinemez. Diğer ikisi içinse galiba sadece susulur. Hâlbuki Akdeniz’deki bu her üç ada şunun şurasında bir buçuk asır öncesine kadar bizim mülkümüzdü. Semalarında ay-yıldızlı bayrağımız dalgalanıyordu. Bugün de bütün yok etme faaliyetlerine rağmen oralarda camilerimiz, şehidliklerimiz, arastalarımız, sebillerimiz gibi ecdat mirası eserler ayaktadır ve hasretli bakışları Anadolu’ya dönüktür. Nesiller, hakikatlere nasıl ulaşsın ki?! Kaç nesil ve el’an bu ülkenin çocukları, bizim yani Osmanlı levendlerinin Kıbrıs’ı Yunanistan’dan fethettiğimizi sandılar ve sanıyorlar. Bu bilgi topyekûn yanlıştır. Kıbrıs, Rodos ve Girit, Yunanistan’dan diğer bir ifadeyle Rumlardan değil, Venediklilerden fethedildi. Fetihler farklı tarihlerde, farklı Sultanlar devrinde ve farklı sayıda şehîd ve gaziler verilerek Müslüman Türk’ün malı yapıldı. Bu adalara şeref verdiğimiz zaman, ortalama beş asır kadardır. Durup-dururken bu Kıbrıs, Rodos, Girit hatırlatması nereden çıktı? Eğer; dünya, çevremiz ve karşı faaliyetler takip ediliyorsa durup dururken böyle bir mevzuu yazımıza taşımadığımız anlaşılır: Türkiye’nin Libya ile MEB-Münhasır Ekonomik Bölge Andlaşması yaparak kıyıdaş olduğu ve bu andlaşmayı BM’ye tescil ettirdiği hatırlarda olmalı. Bunu yapmamızla Fransa, Yunanistan, Güney Kıbrıs, Mısır, ABD, Rusya, BAE, İsrail ve Suudi Arabistan’ın Doğu Akdeniz’de yani Tunus’tan Sicilya’ya uzanan hattın doğusunda kalan Akdeniz sularındaki tuzak ve taktiklerini bozduk. Bunun üzerine belki Rusya hariç diğer devletler Girit’i, Yunanistan’ın buradaki Suda Üssünü keşfettiler. Bu üsse evvela Fransa Rafale isimli savaş uçaklarını yolladı. Onu yine savaş uçaklarıyla BAE takip etti. ABD Dışişleri Bakanı Pompeo, bu üsse giderek arz-ı endam etti. Bu devletlerden bazıları, yazın Akdeniz’de Türkiye aleyhine, Ankara’ya gözdağı için tatbikatlar yaptılar. Yunanistan da sık sık olur olmaz navtexler ilân etti. Şimdi yeni bir gelişmenin eşiğindeyiz: Yunan ve ona dayanan Türk basınının haberine göre Suudi Arabistan veliahd prensi, MBF-Muhammet bin Faysal, 15 adet F-35 jetini Yunanistan’ın hizmetine vermiştir. Bu tayyareler, Girit’in Suda Üssüne mevzilenecektir. Onları Yunan pilotlar da kullanacaktır. Diğer taraftan Yunanistan, AB’nin en yoksul ülkelerinden biri olma keyfiyetine bakmadan, halkını doyurmadan müthiş şekilde silahlanmaktadır. Pekâlâ bütün bunlar ne demek olmaktadır? Bu soru, çok çok önemlidir ve bu yazı da bunun için yazılmıştır: İsterdik ki gençlerimiz, beklenen cevabı ânında ve mufassal olarak verebilsinler. Muhakkak ki bilen vardır ama onlar yok denecek kadar az. Kuzunun hangi hayvanın yavrusu olduğuna bigâne olanlar, tek tasaları dünyalık olanlar bu mes’eleleri de bilemezler. Kısaca sıraladığımız bütün bu gelişmeler, şu demek olmaktadır: Türkiye’ye karşı cepheler oluşmuştur ve oluşmaktadır!!!.. Bu cepheler şunlardır: -Vehhabi-Ortodosk cephesi -Siyon-Vehhabi cephesi -Evanjelist-Siyon-Vehhabi Cephesi -Siyon-Katolik-Vehhabi Cephesi… Ankara’nın bu cepheleşmeyi iyi takip ettiğini düşünüyoruz. Emperyalist dünya, Suriye’nin kuzeyinde Kürt Koridoru oyununu bozmamızı, Kuzey Irak’ta Kürtçü teröre öldürücü darbe indirmemizi, Akdeniz’de Anadolu ile Libya sahillerini kıyıdaş yapmamızı ve böylece İtalyanlara karşı kaybettiğimiz 1911 Trablusgarp mağlubiyetini unutmadığımızı ve son olarak da Azerbaycan Zaferini hazmetmemiştir ve hazmetmeyecektir!.. Bu sebeple ilân etmesek bile saklı millî gündemimizde Kıbrıs-Rodos-Girit hattı kırmızı çizgimiz muamelesi görmelidir. İşte ortada olduğu gibi Girit’te tehlikeli şeyler olmakta. Bunu yarın Rodos takip edebilir. Muhteşem Süleyman’ın 70 bin şehîd vererek alabildiği Rodos, bir sapan taşı atımı yakınımızdadır…
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.