İsmiyle müsemma okullar

A -
A +
Eğitimle ilgili birçok meselemiz var. Ama kimlik bunalımı yaşayan okullar meselesine biraz öncelik vermek gerekiyor. Şöyle ki; - Fen liseleri ülkedeki doktor, mühendis ihtiyacından bağımsız bir prestije sahipken, sosyal bilimler liseleri hâlâ bir proje olarak görülüyor. - Düz liselerin emeklilik sonrası yerleştikleri Anadolu liseleri, eski Yeşilçam artistlerinin “şöhret sonrası gözden düşme” sendromunu yaşıyor. - İleride iyi bir meslek sahibi olmak isteyen öğrenciler, Mesleki ve Teknik Anadolu liselerine gitmek zorunda kalmaktan ölesiye korkuyor. - İmam Hatip lisesini tercih eden öğrencilerden, mezun olunca imam olmayı düşünen yok denecek kadar az. - Açık liseler, sadece açıkta kalmaktan korkanların adresi hâline gelmiş durumda. Okulların dönüşümü için atılan güzel adımlar var. Ama bu adımlar, henüz ismini benimsememiş yapılara kimlik kazandıramaz. Adres doğru olsa bile, zildeki isimler doğru olmadan hedefe ulaşılamaz.   Acaba? Yukarıdaki bölümü yazarken, John Taylor Gatto’nun “Eğitim: Bir Kitle İmha Silahı” kitabından beni fena hâlde çarpan iki cümle geldi aklıma. Şöyle diyordu Gatto: “Ya bizim okullarımızda problem yoksa? Ya okullar olmaları gerekenden başka şey değillerse?” Bu da bir ihtimal tabii. Gerçekten de farklı ülkelerin okullarını ve eğitim sistemlerini araştırınca insan işin içinden çıkamıyor. Mesela Güney Kore, Finlandiya ve Singapur PISA sınavlarında genelde zirveyi paylaşıyorlar. Ama eğitim sistemleri birbirine hiç benzemiyor. Bu da eğitim dünyasında aklın yolunun bir olmadığını, asıl meselenin okullar veya sistemden bağımsız daha derin bir yerlerde olabileceğini gösteriyor. Gördüğünüz gibi eğitimle ilgili kafam bayağı bir karışık. Ama olsun. Kafa karışıklığı, düşünmenin alametidir. Okul mu, öğretmen mi, sistem mi derken elbet bir gün cevabı bulacağız. Daha doğrusu cevap belli de biz düşüne düşüne ikna olacağız.     Müşterek mesai Okul saatleri, öğretmen eğitimleri, ders çeşitliliği ve yoğunluğu her ülkede farklı. Ama eğitim konusunda hiç tartışma götürmeyen ve alternatif yollara izin vermeyen gerçekler de var. Onlardan birisi de şu; Eğitim, müşterek mesai gerektiren bir süreçtir. İşletim sisteminde monolog değil, diyalog vardır. Eğer bir ülkenin okullarında sadece bilgi transferi yapılıyorsa, öğrenci dersini, öğretmen maaşını alır. Ve geriye, karnede birkaç rakamla işe yaramayan bir diploma kalır.   İtibarsızlaştıramadıklarımızdan mısınız? Eğer bir ülkede; - Trafik polisi fazla ceza kesmesin diye insanlar “Ben öğretmenim” diyorsa… - Alışveriş sırasında indirim talep ederken “Yap bir şeyler, öğretmenim ben,” diyorlarsa… - Öğretmenine hayran olan bir öğrenci hayret ederek “Hocam, siz niye öğretmen oldunuz?” diye soruyorsa… - Eğitim fakülteleri öğrencilerin gelecek hayallerinde ilk on bire giremeyip, yedek kulübesinde beklemeye devam ediyorsa… O ülkede öğretmenliğin itibarıyla ilgili bir problem var demektir. Mesleğe yeniden itibar kazandırmak için devlet kademesinde yapılması gereken çok iş var. Ama öğretmenlere de çok iş düşüyor. Çünkü özellikle sosyal medyada yazılıp çizilenler, çocukların ve gençlerin gözünde mesleğin itibarını düşürüyor. Bakanın yaptığı her paylaşımın altına “Bakanım, lütfen bizi görün. Sevenleri kavuşturun. Bu mağduriyete bir son verin!” şeklinde yazılan binlerce yorum faydadan çok zarar getiriyor. İlkokul çocuklarına bir öğretmen resmi çizin deseniz, genelde gülen bir insan çiziyorlar. Ortaokulda gülümseme kayboluyor. Lisede ise çizilen öğretmenin yüzü ha ağladı, ha ağlayacak gibi duruyor. Yani ilkokulda çocukların gözünde bir kahraman olan öğretmen, yıllar geçtikçe pelerinini çıkarıp, kurtarılmayı bekleyen bir karaktere dönüşüyor. Bir yara var ve kanıyor. Bunda hepimiz hemfikiriz. Ama kanayan yaraya kontrolsüz ve aşırı müdahale ederseniz, kangren olur. En önemli konular bile zaman, mekân ve üslup gözetmeden tekrarlanırsa değerini kaybeder. Ve sonunda mağduriyet, mağlubiyete döner.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.