Doğal Afet&Sanal Afet

A -
A +
Pazar günü Immanuel Kant’ın “Eğitim Üzerine” isimli kitabını okudum. Kant, kitabın bir yerinde şöyle demiş;
“Eğer bir çocuğu, çabuk yürüsün diye yürütece bindirirseniz, doğal akışı bozarsınız. Ve çocuk zor yürür. Güneşe veya yıldızlara bakarak yön bulmak yerine pusula kullanmak da buna bir örnektir. Aracıların doğal yetenekleri mahvetmekten başka bir özelliği yoktur.”
Gerçekten de hayatımızı kolaylaştırsın diye kullandığımız bütün aracılar temel insani özelliklerimizi yavaş yavaş öldürüyor. Navigasyon cihazı yön duygumuzu, ulaşım araçları da hareket kabiliyetimizi bitirdi mesela.
Ama en kötüsü de iletişimi güçlendirdiğini düşündüğümüz sosyal medya, iletişim kabiliyetimizi tamamen yok etti.
Eskiden beri bu ülkede farklı görüşlere sahip insanlar vardı. Ve herkes fikrini bir şekilde ifade ediyordu.
Ama “Günaydın” diye selam veren adama “Ne aydını be, ülkeyi karanlığa boğdunuz!” diye cevap vermezdi kimse. Veya taziye mesajı yayınlayan kişiye konu ne olursa olsun hakaret etmek ayıp sayılırdı.
Herkes fikrini savunurdu ama konudan bağımsız muhalefet yapılmazdı.
İlkokul çocukları yeni öğrendikleri kelimeleri cümle içinde kullanırken bazen komik şeyler yaşanır. Mesela “iffet” kelimesini öğrenmiştir çocuk ve şöyle yazar ödevini yaparken;
“İffet gördüm, iffeti severim, iffet alsana, iffet güzeldir vs.”
Sosyal medya ahalisinin durumu şu an çok farklı değil. Fikirleri sabitlenmiş ve düşünme kabiliyetleri askıya alınmış bir hâlde, manasını kavrayamadıkları kelimeleri cümle içinde kullanıyorlar ha bire.
Sürekli taarruz hâlindeler ama neresi fethedilecek, onunla ilgili bir bilgileri yok!
Herkese ulaşabiliyor olmak bir süre sonra bünyede bir hasara sebep oluyor belki de. Trump’ın mesajının altına “Ulan sarı kafa, akıllı ol! Gelmeyeyim oraya!” yazan adamın dengesi bozuluyor herhâlde. Veya internette ortam loş, kimlikler silik olunca bir süre sonra karakterler de silikleşiyor.
Bilemiyorum.
Ama Elâzığ depreminden sonra bir şeye kesin ikna oldum; Toplum olarak dengemiz öyle bir bozulmuş ki bundan sonra toparlamak pek mümkün gözükmüyor.
Elâzığ depreminden sonra sosyal medyada yazılıp çizilenler, önümüzdeki yıllarda yaşanacak "sanal afetlerin" bir "ön sözü" olma niteliği taşıyor.
 
          Ne alaka?
 
Millî Eğitim Bakanı Elazığ’a gitmiş ve orada bir sınıfa girip çocuklarla terapi amaçlı oyunlar oynamış. Bunu da sosyal medya hesabında paylaşmış.
Altına birisi, “Sayın Bakan, önce eğitim kurumlarını tarikatlardan temizleyin. Bu toplumu din değil, bilim kurtaracaktır!” yazmış.
Başka birisi, “Ey Bakan, çocuklarla oyun oynayacağına dua öğret” demiş.
Bir başkası da “Bakanım, sevenleri kavuşturun. Artık il emri, ilçe emri gelsin” diye yazmış.
Ne alaka diye sormayın! Çünkü yok. Dedim ya, denge bozulmuş bir kere. Toparlamanın imkânı yok!
Bir teyze göçük altından çıkmadan önce, görevlilerden başörtüsü istemiş. Bulamayınca da hırkasını başına bağlamış. Öyle çıkarmışlar. Birisi bu haberin altına, “İşte AKP zihniyetinin insanları getirdiği nokta!” yazmış.
Nasıl yani? Neyse, boş verelim. Devam edelim.
Bir kadıncağız elleriyle toprağı kazıp kendisini kurtaran Suriyeli gençten bahsediyor ağlayarak. Haberin altına birisi, “Çalışmadan maaş alıyor bu adamlar! Kurtaracak tabii, işi ne!” yazmaktan utanmamış. 
İstanbul belediye başkanı Elazığ’a gitmiş. “Sen bizim son ümidimizsin!” yazanlarla, “Şov yapma, akıllı ol!” diye bağıranlar birbirine karışmış.
             ***
Doğal afetler normalde toplumu bütünleştirir. İdeolojik ayrılıklar silikleşir. Ortak değerler belirginleşir ve herkes birbirine kenetlenir. Ama bizde bu tür acılar yaşandığında ülkede bir seçim atmosferi oluşuyor. Sanki ertesi gün sandığa gidecekmişiz gibi birbirimize giriyoruz.
Ayrıca, eskiden iletişim sıkıntısı olanların derdini sadece ailesi, akrabaları ya da takıldığı kahvedeki adamlar çekerdi. Şimdi sosyal medya sayesinde bu tür adamların derdini bütün memleket birlikte çekiyoruz.
Çare ne peki? Daha az konuşmak, daha az yazmak ve daha çok düşünmek.
Çünkü bilgiye ulaşmak bir tık ötemizde belki ama hikmetten son hız uzaklaşıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.