Çocuğa söz geçiremiyorum!

A -
A +
Başlıktaki cümle birçok ebeveynin ortak derdi maalesef. Çocuğa bir sürü şey söyleniyor. Ama söz, çocuğa bir türlü geçmiyor. Bu durum anne babalar tarafından bir “otorite boşluğu” olarak görüldüğü için de boşluğu doldurmak için çocuğa daha çok baskı uygulanıyor. Ama burada atlanan bir nokta var; Sözün karşı tarafa geçmesini önleyen engeller, çoğu zaman zaten baskının bir sonucu. Yani baskının şiddetini artırmak, aradaki duvara tuğla eklemekten başka bir işe yaramıyor. Baskıcı ebeveynler otoriterlikle totaliterlik arasındaki dengeyi kuramıyorlar. İtaatkârlık konusunda kanaatkâr değiller. Şartsız itaat beklentisi içinde oldukları için, çocukta değersizlik hissi başlıyor. Zamanla öfkeye dönüşen bu his özellikle ergenlik döneminde itaatkârlıktan isyankârlığa geçişi hızlandırıyor. Baskıcı anne babaların en büyük problemiyse bu problemin farkında olmamaları. Aşağıya ebeveynle çocuk arasındaki duvarı kalınlaştıran üç madde yazdım. Evinizde bu durumlar yaşanıyorsa siz de baskıcı ebeveynlerden olabilirsiniz.   Çok fazla kural   Askerde her türlü insan bir arada yaşadığı için her şeyin bir kuralı vardır. Mesela hamamda arkadaşına şaka yapan bir asker ölümle sonuçlanan bir olaya sebep olduğu için, “Hamamda şaka yapmak yasaktır” uyarısının asıldığı söylenir. Ama evleri askerî ortamlara dönüştüren anne babalar, gün gelip çocuklarının terhis olacağını unutmamalıdır. Bu yüzden çok fazla kural koymak yerine, en önemli konularda sade ve az kural koymak ve takip etmek önemlidir. Bir evde 20 kural varsa ve yarısına uyulmuyorsa, 10 kural koymak ve hepsine uyulmasını sağlamak gerekir. Yani kuralların bir sınırı olmalı, çocuğun kişilik ve karakter gelişimini bozacak şekilde her alana yayılmamalıdır. Mesela evde yatmadan önce biraz kitap okumak bir kural olarak belirlenebilir. Ama hangi kitabın okunacağı kurallara bağlanmamalı, tavsiye ve yönlendirme tercih edilmelidir.   Zamansız ve gereksiz atarlar   Bir arkadaşım anlatmıştı. Çocuğu odasını toplamıyormuş. Bir gün çocuğun odasına girip, “Eğer beş dakika içinde oyuncaklarını toplamazsan, hepsini camdan aşağı atarım” deyip çıkmış. Beş dakika sonra odaya girdiğinde oyuncakların hepsinin dağınık bir hâlde ortada durduğunu görmüş. Tükürdüğünü yalamamak için de camı açıp bütün oyuncakları aşağıya atmış. Hikâyenin burasında, “Sonra ne oldu?” diye sordum arkadaşa. “Eşim çok kızdı. Siteye inip karanlıkta hepsini toplayıp eve getirdim” dedi. Öyleyse çocuklara herhangi bir konuda tehdit savururken, sonuçlarını iyi  düşünmek gerekir. “Seni evden atarım” diye çocuğuna tehdit savuran bir baba, bunu asla yapamayacağını düşünüyorsa çenesini tutmalıdır. Tabii böyle bir cümle kurduktan sonra, tükürdüğünü yalamamak için çocuğu evden atmak da saçma olur. Bu yüzden yapamayacağını söylememek, söylediğini de yapmak gerekir.   Çok konuşup, az dinleme   Çocuklar gün geçtikçe daha az konuşuyorsa, bu durum baskıcı ebeveyn tutumlarının bir sonucu olarak görülebilir. Çocukların sizin istediğiniz her şeyi yapması, bir başarı değildir. Önemli olan kuralların uygulanmasında gönüllülük seviyesine ulaşabilmektir. “Haydi, doğru yatağa” dendiğinde çocuk hiç itiraz etmeden yatağına gidiyorsa, burada iki durum olabilir; Birincisi kurallar oturmuştur ve çok sağlıklı bir şekilde uygulanıyordur. İkincisi, çocuk itiraz  etmeye korkuyordur ve küskün bir şekilde yatağına gidip yatıyordur. Eğer ikinci seçeneğin olduğundan şüphe ediyorsanız, inanın çocuğun yatmaya itiraz etmesi, gelişimi açısından çok daha sağlıklı olacaktır. Kestirip atmak çocukların konuşma sürelerini kısaltmaktan başka işe yaramaz. Çocuğunun her hareketini izleyen ebeveynler, eğer dinlemeyi es geçiyorsa büyük bir hata yapıyorlar demektir. Çünkü sürekli gözetim altında olmak zaten büyük bir baskı unsurudur. Çocuklar bu baskıyı hafifletmek için itiraz etme ihtiyacı hissederler. Ve bu itirazlar çocuğun karakter gelişimini destekleyen önemli fırsatlardır. Çocuklar gerekçe avcılarıdır. Kendilerine söylenen her şeyin sebebini öğrenmek isterler. Bu sebepler doğru bir şekilde kendilerine anlatılırsa, kurallar yerleşir ve içselleştirilir. Ama evde “Ben dedim oldu” anlayışı hâkim olursa, bu durum bir süre sonra “Ben diyorum ama hiçbir şey olmuyor” durumuna evrilir. Sözünü dinletmek isteyen anne babalar, önce dinlemeyi öğrenmelidir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.