Söylemiş miydim, annem öldü benim!..

A -
A +
 “Avuç büyüklüğünde vardı, örümceğe benziyordu ama değildi şöyle yürüdü geçti” diyor annem...   Her tıkırtıda irkildim sonra yeniden öldüm. Gök mavileşmedi bir daha, demir grisi oldu, öylece öldü gök. Unutuyorum dedim, öldüğümü unutuyor çay demliyorum, anneme sesleniyorum dili damağına dolanıyor, uykudan ayılamıyor, bağdaş kurup oturuyor, antreden gelen ışık yüzünün yarısını aydınlatıyor. “Ne bileyim daha önce görmedim, avuç büyüklüğünde vardı, örümceğe benziyordu ama değildi şöyle yürüdü geçti” diyor. Antreye bakıyorum, böceğin ürpertisi var kendisi yok! Susuyor annem. Cahilliğine verdim genç psikoloğun, “yüzüne söylenmezmiş” diyemedim. Öğrenir, genç o daha. Akılsızlar Hastanesi akılsızların akıllarını aldıkları insanlarla dolu. “Gerçek akılsızlar gelmez buraya” diyor yaşlı bir doktor, akılsızların delirttiği insanlar gelir. Annem ölmeseydi bırakmazdı beni, kol dikmeyi unutmuşlar bu giysilere, küçükken annemin yemek yedirirken boynuma taktığı önlüğe benziyor. Bir keresinde ölmüştüm, nefesim kesildi, gözlerim karardı, kimse gel demedi. Kimse gömmedi toprağın altına beni, bekledim. Üç gün, beş gün, beş bin sene... Kendi kendimi gömdüm, “nasıl bilirdiniz?” dedi bir ses? Kimse cevap vermedi, sayfalar dolusu yazdım yerin altında, bazı satırlar karışık geldi tekrar tekrar okudum. Anlayamadığımdan değilmiş anlamayışım, aklım doluymuş, aklım doluyken unuturmuşum normalmiş. Majör depresyon demişti genç psikolog. Oysa söylenmezmiş major olanı, sadece klinik tedavisi uygun görüldü denilip kapatılırmış akılsızlar hastanesine. Cahilliğine verdim genç psikoloğun. Annem ölünce ölmediğimi anladım. Çünkü annem ölünce öldüm ben. Önce öldüm sanmıştım ölmemişim, içim ruhuma kapanmış ruhum içime... Annem ölünce çok öldüm ben, çok nefessiz kaldım, geceler çok uzadı, daha karanlık oldu, daha ıssız, daha ürkünç. “Annem öldü benim” dedim, yüzüme baktı hostes! Elinde sandviç vardı ya da başka bir şey, sustu. Gülümseyen çehresi durdu, korkunç oldu bakışları, öyle birkaç sene baktı bana… Sanki ben öldürdüm annemi, katili benim! Buz gibi bakan gözler arkasını döndüler bana, kuru, hadsiz bir ses “geç kaldın” diyor, önce lazımdı. Unutuyorlar başka şehirde yaşadığımı, keyfimden gelip gitmiyorum sanıyorlar, battaniye ısıtıyor omuzlarımı, annemin kollarındaki gibi ısınıyor bedenim. Uyku çöküyor göz kapaklarıma, geldik diyor omuzuma dokunan yumuşak narin elin sahibi, benden başka kimse kalmamış...      Hikâye: Özgül Yaşar
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.