Yeni gelen öğretmenimiz

A -
A +

“Bu sene karşımızda sert bakışlı, keskin gözlü, yakışıklı genç bir öğretmen duruyordu...”

 

 

 

Okul heyecanına 1989 yılında başladım. 1. sınıfı bitirmiş, yaz tatilinin keyfini çıkarmıştık. Sıcak yaz günleri geride kalıp yavaş yavaş sonbahar bizlere merhaba demeye başlamıştı. Artık ikinci sınıftık, bizde çok farklı bir heyecan vardı çünkü köyümüze yeni bir öğretmen gelmişti ve bizim sınıfın derslerine girecekti. Yeni eğitim-öğretimin zili çalmış, sınıfta yerlerimizi almıştık. Acaba yeni gelen öğretmen nasıl biriydi?

 

1. sınıfta iken dersimize gelen Arif Öğretmenimiz yeni öğretmenle birlikte sınıfa girdi.

 

Karşımızda sert bakışlı, keskin gözlü, yakışıklı genç bir öğretmen duruyordu.

 

“Çocuklar yeni öğretmeniniz Orhan Bey ile sizi baş başa bırakıyorum” diyerek sınıftan çıktı. Orhan Öğretmen sıraların arasında dolaşarak bizleri gözleriyle süzmeye başladı.

 

Kara tahtaya geçerek tebeşiri eline aldı. Galiba ders durumlarımızı ölçmeye karar verecek gibiydi. “Yaktım sizi” der gibi bakış atarak tahtaya 212 bölü 2 yazarak bu bölme işlemini yapmamızı istedi. Birkaç arkadaşım bir şeyler yapmaya çalıştı ama bir sonuca ulaşmadı. En son ben bir hamlede bulunarak tahtaya kalktım. Sonucun 106 olduğunu söyledim.

 

Orhan Öğretmen beni tebrik ederek yerime oturmamı söyledi. O anki sevincimi tarif edemezdim, çok mutlu olmuştum. Orhan Öğretmen bizleri 2, 3 ve 4. sınıflarda okuttu. 5. sınıfa geldiğimizde tayini çıkarak memleketi Kayseri’ye döndü. Biz de babam İstanbul’da ev aldığı için 1993 yılında İstanbul’a taşındık.

 

Orhan Öğretmen’den çok korkardık ama ona saygıda hiç kusur etmedik. Bizlere çok şeyler öğretti. Okul çıkışlarında okulun bahçesinde bizimle beraber top oynar, bizlere maç yaptırırdı. Hatta bazı hafta sonları cumartesi günleri ekstradan dersler yapardı, matematikten dört işlemlerle ilgili problemler çözdürürdü. Saygımızdan dolayı kendisinden çok çekinirdik.

 

Aslında bizleri çok severdi ve disiplinli olmamız gerektiği için uğraştığının farkındaydık. 4. sınıfa başlayacağım ayda babam vefat ettiğinden aileme “İsterseniz Bekir’i bana verin onu Kayseri’ye götürüp ben okutayım” demişti ama ailem normal olarak buna izin vermemişti. Öğretmenimiz Kayseri’ye gitmişti. Tabii o yıllarda cep telefonu olmadığı için öğretmenimle iletişimimiz hiç olmadı. Eğitimimi tamamlayıp ben de öğretmenim gibi öğretmen olmuştum. DEVAMI YARIN

 

 

 

 

 

Ünal Bolat'ın önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.