Vehbi Tülek

"Her peygamberin iki emîn veziri vardır. Benim semâ ehlinden iki vezirim Cebrâil ile Mikâil aleyhisselâm ve yerdeki iki emînim ve vezirim ise, Ebû Bekr ile Ömer'dir."

"130 yıl yaşadım. Bu zaman zarfında her şeyin eskiyip değiştiğini gördüm; fakat gönül­deki istek ve arzular hiçbir değişikliğe uğramadı!"

"Allahü teâlânın lânetine müstehak olmamak ve âhırette azâba düşmemek için âlimlerin emr-i ma'rûf ve nehy-i münker yapmaları lâzımdır."

"Sevgilinin sevdiklerini sevmek ve düşmanlarına düşman olmak, sevginin alâmetidir. Bu dostluk ve düşmanlık, seven kimsenin elinde değildir."

Resûlullah efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki: "Sizin en hayırlılarınız ömrü en uzun olup, ahlâkı en güzel olanınızdır."

Abdülmevlâ'dan nakledilmiştir: "İbn-i Kudâme hazretleri kabre konulunca, Kur'ân-ı kerîm okuyordum. Bir yeri yanlış okumuşum. Kabirden seslenip, yanlışımı düzeltti..."

Allahü teâlâ, Âdem aleyhisselâmdan beri bütün Peygamberlere kendi ismini (Allah) olarak bildirmiş, bu ismi kâfir olanlar dahî kullanmıştır.

"Cân u gönülden tövbe ettiğim için, daha önce işlediğim bütün günahlarımı Allahü teâlâ affetti. Şimdi altından ırmaklar geçen Cennet evindeyim."

Mü'minlerin rûhu her Cuma dünya semâsına gelip, "Ey ehlim, ey oğlum, ey ailem ve akrabalarım, bize bir şey hediye ediniz" derler.

Allahü teâlânın (Sıfat-ı zâtiyye)si altıdır. Bunlar: Vücûd, Kıdem, Bekâ, Vahdâniyyet, Muhâlefet-ü lil-havâdis ve Kıyâm-ü bi-nefsihî'dir.

Kur'ân-ı kerimin mucize olduğunun delillerinin biri de, ileride zuhur edecek hadiselerin anlatılıp, bunların meydana gelmesidir.

Velî, Allahü teâlâyı ve sıfatlarını tanıyan, tâat ve ibâdetlere devam eden, günahlardan kaçınan, lezzet ve şehvetlere düşkün olmayan sâlih bir kimsedir.

Velîlerin, hayatlarındaki ve vefâtlarından sonraki tasarrufları, ancak Allahü teâlânın izni ve irâdesi ile olur. Cenâb-ı Hak, onlara ikramda bulunmuştur.

Muhyiddîn-i Arabî hazretleri diyor ki: "Ben, Fâtıma binti Müsennâ'nın yanına oturduğumda, yüzüne bakmaya utanır, hayâ ederdim."

Ziyaretine gelenler, Ebû Halâve hazretlerine şikâyetini söyler, dünya ve âhiret murâdını ister, o da duâ edince hemen arzuları hallolurdu.

"Cuma gününde öyle bir saat (vakit) vardır ki, bir Müslüman o saatte Allahü teâlâdan bir şey istese, Allahü teâlâ o Müslümanın isteğini reddetmez."

Bir kimse, kerâmete inanmıyor ise, hiç ehemmiyeti yoktur. Kur'ân-ı kerîm, hadîs-i şerîfler ve asırlarca görülen, bilinen olaylar, onu haksız çıkarmaktadır.

İyi bir arkadaş, iki cihan için de büyük saadettir. İnsana ulaşan her felâket, kötü arkadaş sebebiyle gelir. Ondan çok uzak durmalıdır

"Bedenin âzâlarını koruduktan, onların sıhhatli olmalarını temin ettikten sonra İslâmiyetin beğenmediği her şeyden sakınmalı, haram ve mekruhlara aslâ yanaşmamalıdır...''

Ebü'l-Hayr hazretleri henüz iki yaşında idi. İngilizler Delhi'yi işgâl etti. Bunun üzerine dedesi Ahmed Saîd-i Fârûkî, talebeleri ile Medîne-i münevvereye hicret etti.