Tunuslu Âlim İbn-i Azzûz

A -
A +
"Bir hasta ne kadar hasta olsa da, seher vaktinde rahatlar. Bu, Yûsuf aleyhisselâmın duâsı bereketi iledir..."

Ebû Abdillâh ibn-i Azzûz hazretleri son devir Osmanlı âlimlerindendir. 1269 (m. 1852)'de Tunus'un Nefta şehrinde doğdu. Medrese tahsiliniden sonra Nefta'ya önce müftü, sonra kadı olarak tayin edil­di. Bu sıralarda halkı Fransız işgaline karşı ekonomik boykota teşvik etmesi üzerine Fransızlar tarafından takibata uğradı. Bu sebeple İstanbul'a göç etmek zorunda kaldı. Sultan 2. Abdülhamid Han tarafından Darül­fünun ve Medresetü'l-vâizîn'e müderris olarak tayin edildi. 1394 (m. 1915)'te İstanbul'da vefat etti. Bir dersinde şunları anlattı:

Yûsuf aleyhisselâmı, kardeşleri kuyuya attıkları zaman, kuyunun dibinde taş vardı. Mübârek dizi o taşa geldi O kadar canı yandı ki, kardeşlerinin cefasından ve babasının ayrılığından daha zor oldu. Butün gece onun ağrısından inledi. Seher vakti olunca, Allahü teâlâ acısını durdurdu.

Cebrâil aleyhisselâm gelip;

"Ey Yûsuf! Rabbin sana selâm gönderiyor ve 'Bu derin kuyunun dibinde, bu elem ve acı ile nasılsın?' diye soruyor" dedi. Bundan sonra Cebrâil aleyhisselâm:

"Ey Yûsuf! duâ et, ne arzu ediyorsan dile, Rabbin sana verecek" dedi. "Ey Cebrâil, benim için sen duâ et" dedi. Cebrâil aleyhisselâm onun için duâ etti ve o da âmin dedi. Sonra, "Ey Cebrâil, ben duâ edeyim, sen âmin söyle" dedi. Ellerini kaldırıp, duâ etti. Ve Cebrâil (aleyhisselâm) âmin dedi.

"Yâ Rabbî, bu seher vaktinde bana şifâ gönderdiğin gibi, dünyanın sonuna kadar, bütün hastalara, seher vaktinde şifa gönder" dedi. Allahü teâlâ, duâsını kabul buyurdu. Bunun için, bir hasta ne kadar hasta olsa da, seher vaktinde rahatlar. Bu, Yûsuf aleyhisselâmın duâsı bereketi iledir.

Allahü teâlâ, Bekâra sûresi yüzellibeşinci âyet-i kerîmesinde meâlen, "Ey mü'minler! (İtaatkârı, asi olandan ayırdetmek için) sizi biraz korku, biraz açlık, biraz da mallardan, canlardan ve mahsûllerden yana eksiltmekle, andolsun imtihan edeceğiz. Ey Habîbim! Sabredenlere (lütuf ve ihsânlarımı) müjdele!" buyurmaktadır. Bu âyet-i kerîmenin tefsîrinde; Salebi, İmâm-ı Şafiî'den rivâyetle buyurdu ki: "Bu âyet-i kerîmedeki korku; Allah korkusu, açlık; Ramazân-ı şerîf orucu, mal noksanlığı; zekât ve sadaka vermek, can ise; hastalık, hayvan ve çocuğun ölmesidir.

Sonra Bekâra sûresi yüzellialtıncı âyet-i kerîmesinde meâlen; "Sabredenler, o kimselerdir ki, kendilerine bir bela geldiği zaman teslimiyet göstererek: 'Biz Allah'ın kuluyuz ve (öldükten sonra da) yine O'na döneceğiz' derler" buyuruyor.