Vehbi Tülek

"Ey Allah'ım, kederden, dertten, acizlikten ve tembellikten, korkudan ve cimrilikten, borcun üstelenmesinden ve ricalin kahrından sana sığınırım!"

"Ey Allahü teâlâyı taleb eden kişi! Şu zata gıpta olunur ki, aşağılıklardan üstünlüklere teveccüh ve yükselip, günahlarına karanlık gecelerde ağlar."

Allahü teâlâ dua edenleri sever. Mü'min sûresindeki âyet-i kerîmede meâlen, (Dua ediniz! Duanızı kabul ederim!) buyuruyor...

Bir kimse dört mezhepten hangisini seçmiş ise, o mezhepteki bilgileri öğrenmesi, haraç, sıkıntı olmadıkça her işinde o mezhebe uyması lazımdır.

Dini hükümlerin kaynağı, Kur'ân-ı kerim, Hadis-i şerifler, Eshab-ı kiramın icmaı, yani bir meselede söz birliği ve Müctehid imamlarımızın içtihadıdır...

"Eshâbımdan sonra gelenlerden bir kimse, dağ kadar altın sadaka verse, Eshâbımdan birinin bir avuç arpa vererek kazandığı sevaba veya yarısına kavuşamaz."

"Bir kimse, mescide geldiğinde, imamı, rükûda bulsa ve rükûya yetişeyim diye acele edip, tekbiri inerken alsa, imama uymuş olmaz."

"Allahü azîm-üş-şân, vardır ve birdir. Şerîki ve nazîri (ortağı ve benzeri) yoktur. Mekândan münezzehdir. Kemâl sıfatlariyle muttasıftır."

"Ey gâfil! Bu dünyâda kendini hesâba çek. Kalbindeki pislikleri temizlemek için mücahede et. Büyükleri de kendine kıyas etme."

Arapçayı iyi bilen, Kur'an-ı kerimin îcazını açıkça anlar. Kur'an-ı kerimin îcazı, çok uzun ve tekrarlı olduğu halde, hiçbir yerinde uygunsuzluk bulunmamasıdır.

"Muhammed aleyhisselâm, ilahi kitaplardan haberi olmayan, ilimde, fende geri kalmış bir topluluk arasında Peygamber oldu."

"Namazda huşû ve hudû, bütün azaların hareketsiz kalıp tevazu halinde bulunması ve kalbin de Allahü teâlâdan korku üzere olması demektir..."

"Ben kullarıma beş vakit namazı farz kıldım ve kendi katımda da şu sözü verdim ki; kim bu beş vakit namazı vaktine riayet ederek kılarsa onu cennete koyarım."

Çarşıda, işte Allahü teâlâyı tesbih etmeli, her an O'nu hatırlamalıdır. Dili ve kalbi boş kalmamalıdır. Gafiller arasındaki hatırlamanın sevabı çok olur...

"Nefs-i emmâre, Allahü teâlânın emirlerine ve yasaklarına düşmandır. İtmi'nâna kavuşunca, şeriata uymaktan zevk alır. Bu hâle (İslâm-ı hakîkî) denir."

Resûlullah efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) mucizelerinden biri de "Çeşitli yaralılara ve hastalara şifa vermesi" mucizesidir.

"Meyyitin (ölünün) bildirdiği şeyler, hep doğrudur. Çünkü meyyit, hiç yalan ve yanlışlık olmayan bir âlemdedir. O âlemde olanlar, hep doğru söyler..."

"Allahü teâlânın indinde şerefli olup, yüksek derecelere kavuşmak istersen; sana kızana sen yumuşaklık ile muamele et. Sana zulmedeni affet..."

"Mallarını Allah yolunda harcayanların hâli, bir tohum tanesine benzer ki, ekildiğinde yedi başak bitirip, her bir başakta da yüz tane tohum bulunur..."

Hadis-i şerifte buyuruldu ki: "Bir kimse, Allahın dostlarını sever, düşmanlarını düşman bilirse ve Allah için verir ve Allah için vermezse, îmanı kâmil olur."