İnsanlığın umudu Türkler

A -
A +
    Batı dünyası iki temel üzerine kendini inşa etti. Bunlar; “asimilasyon” ve “eliminasyon.” Birincisinde, toplumları kültür bakımından kendine benzetti. Bunda muvaffak olamadıysa, ikincisi olan; yok etme siyasetini uyguladı. Peki neden buna tevessül etti? Kendine güvenemediklerinden. Binaenaleyh, biz Türkleri de tarih sahnesinden silmek için, her türlü yola başvurdular. Onlara göre, Osmanlıyı ortadan kaldırmak ve İslamiyet’in nüfuzunu etkisini azaltmaktan başka çare yoktu. Biliyorlardı ki, İslam dini insana rasyonalite ile bakarken, kapitalist bir bakış açısına da izin vermiyordu. Gerek oryantalistler veya diğer söylem ile müsteşrikler, gerekse kuklaları gece gündüz çalışıp, hâl çaresi aramışlardır. Ne yazık ki, emellerine ulaştılar. Ancak “kuruyan nehir yatağından başlar yürümeye…” Evet bugün dünyayı esir alan virüs bize 21. yüzyılın yeniden Türk asrı olacağını gösterdi. Dünyaya hükmedenler, gözle görülmeyen bir zerre karşısında çaresiz kaldılar. Fakat biz, yeniden insanlığın umudu olmaya başladık. Yeniden geleneklerimize göreneklerimize dönmeye başladık. Sevginin saygının aile bağlarının önemini kavradık. Hasret kaldığımız dinî değerlerimizin farkına vardık. Öte yandan devlet olarak hem kendi insanımıza hem hiçbir ayırım gözetmeksizin dünyadan yardım isteyen devletlere ve milletlere sağlık yardımında hizmetinde bulunduk. Bunu neden yapıyorduk? Dinimizin emri olan “İnsanlığı huzur ve emniyet içerisinde yaşatmak” için.  Buna mukabil, ABD’li bir tarihçi; “Satık Buğra Han’dan beri, Türkler dinî değerleri için 125 milyon şehit verdiler” demek zorunda kalmıştır. Birlik ve beraberlik içerisinde olduğumuz zaman, köklerimizden kopmadan dinimizi dilimizi tarihimizi bilerek ilim ve irfan üzere çalışmalarımızı sürdürdüğümüzde inşallah insanlığın umudu olan ecdadımızın torunları olarak biz de yeniden insanlığın huzura kavuşmasına vesile olan bir millet oluruz.             Ahmet Bera Can
  ŞİİR    
               ÖPEMİYORUM   Bir bayram öncesi feryat figanım. Gurbetten sılaya gidemiyorum Yine efkâr bastı sıkıldı canım Gurbetten sılaya gidemiyorum. Babamın elini öpemiyorum.   Hayal kuruyorum sılada olsam Anamın kabrinde Kur’ân okusam Babama sarılıp kokusun alsam Hayalin sonunda ben ağlıyorum Babamın elini öpemiyorum.   Camiler yasaklı cumalar yasak Camilerde bayram namazı yasak Koronavirüsten olmuşuz tutsak Gurbet sıktı artık bunalıyorum. Korona belası defol diyorum   Uçaklar çalışmaz yollar kapalı Gemiler yol almaz deniz dalgalı Bedenim gurbette ruhum sılalı Gitmek istesem de gidemiyorum Babamın elini öpemiyorum.   Süleyman'ım bana dokunmayınız Derdimi deşip de ağlatmayınız Bana karaları bağlatmayınız Gitmek istesem de gidemiyorum Babamın elini öpemiyorum.        Süleyman Usta-İstanbul
    ESKİMEZ BİLGİLER   DİRHEM: Eskiden kullanılan bir ağırlık ölçüsü ve para birimidir. Farsça "direm"den gelmektedir... Önceleri üç çeşit dirhem kullanılıyordu. Bunlara onluk, altılık, beşlik dirhemler denilirdi. Hazret-i Ömer bu üç dirhemi birleştirerek ortalama bir dirhem yaptı ve buna yedilik dirhem denildi. Önceleri hurma çekirdeği şeklinde olan dirhemlerin bilinen yuvarlak şekliyle ilk baskısını yapan hazret-i Ömer’dir. Osmanlıların ilk zamanlarında gümüş meskûkat (basılmış sikkeler) için bu tabir kullanılmış, daha sonra terk edilmiştir. Kullanılan dirhem-i şerî üç gram ve 365 miligramdır (3,365 gr). Bir de eskiden kullanılan dirhem-i örfî vardır ki bu tam üç gramdır. Zekât hesaplanırken kullanılan dirhem-i şerî (3,365 gr) olanıdır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.